ويكيبيديا

    "في الغداء" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • öğle yemeğinde
        
    • Öğle yemeğine
        
    • akşam yemeğinde
        
    • Yemekte
        
    • yemek için
        
    • Bugün öğlen
        
    • öğle yemeği
        
    • öğle arasında
        
    • Öğle vaktinde
        
    • Öğlen yemeğinde
        
    Buraya sabahtan geliriz ama onlar öğle yemeğinde burada olur. Open Subtitles نأتي في الصباح، نحاول الوصول إليكم، فجأة الجميع في الغداء.
    Bizim zamanımızda, öğle yemeğinde hafiften demlenmek sorun olmazdı. Open Subtitles في أيامنا العادية نستطيع أن نشرب في الغداء
    Ben, 12 yıldır her öğle yemeğinde kantinden hamburger yedim. Open Subtitles لقد أكلت هامبرغر المجمّع في الغداء كل يوم لمدة 12 عام
    - Çok heyecanlıyım. - Peki Simon Öğle yemeğine gelecekmi? Open Subtitles انا متحمس - اذن , سايمون سينضم إلينا في الغداء ؟
    Ya da akşam yemeğinde soda içerim. Hatta bir değil, birkaç litre! Open Subtitles أو ربما اشرب الصودا في الغداء ليس فقط زجاجة لكن الكثير من الزجاجات
    300 tanesini Yemekte içtiğimiz Martinilerle öldürdük. Open Subtitles 300 من الذي قتلنا فقط مع تلك مارتيني في الغداء.
    yemek için getirdiği boktan bir sandviçti. Open Subtitles لقد كان هذا ساندويتش سيئا ذلك الذي قدمه في الغداء
    Bugün öğlen bana sorum olup olmadığını sordun. Open Subtitles في الغداء .. سألتني إذا كان عندي أي أسئله
    Teneffüslerde birbirimizi görmedik, öğle yemeğinde birlikte oturmadık. Open Subtitles لم نكن نرى بعضنا البعض في عطلة و لم نجلس معاً في الغداء
    Yani annen öğle yemeğinde sarhoş oldu, ve baban evde onunla birlikte kalmak zorunda kaldı. Open Subtitles إذاً أمكِ شربت كثيرآ في الغداء وعلى والدكِ أن يبقى معها
    Bay Jenkins, öğle yemeğinde kovduğunuz uşağın yerine beni seçti. Open Subtitles السيد جنكنز كبير الخدم أختارني أن أجلس بجانبه في الغداء بسبب خروجك منه
    Komşularla alkollü turp şerbeti yudumlamak evlerı ışıklarla süslemek ve öğle yemeğinde eggnog* içmek için güzel bir zamandır. Open Subtitles كان وقت الجيران الطيبين ليسكبوا من الفجل المسكر ويعلقوا الأضواء العالية ويشربوا شراب البيض في الغداء
    Hayat bir dizi yarışmadır. Hepsini kazanabilirsin. Dün öğle yemeğinde kazandım. Open Subtitles الحياة هي سلسلة من المسابقات، ويمكنك الفوز بها كلها، البارحة فزت في الغداء
    - Kimsenin umurunda değil ama öğle yemeğinde pastil yedim. Open Subtitles ليس كأن احدًا يهتم، و لكنني تناولت حبة دواء محلاة في الغداء.
    Öğretmenim öğle yemeğinde verdi. Open Subtitles لقد أعطتني إياها المُعلمة في الغداء
    öğle yemeğinde eksikliğini çok hasettik. Open Subtitles ياللعجب، لقد كنت مفقوداً في الغداء
    Aslına bakarsan, sanırım herkes Öğle yemeğine çıkmış. Open Subtitles أتدرين، أعتقد أن الجميع في الغداء.
    Ya da akşam yemeğinde soda içerim. Hatta bir değil, birkaç litre! Open Subtitles أو ربما اشرب الصودا في الغداء ليس فقط زجاجة لكن الكثير من الزجاجات
    Belki Yemekte onunla aynı masada oturmuşluğunuz vardır, belki orta okula birlikte gitmişsinizdir. Open Subtitles ربما جلستم معه في الغداء ربما كنتم بالصف معه.
    Öğle vaktinde seks yapmanın şöyle bir sorunu var; yemek yemek için vakit kalmıyor. Open Subtitles تعلمون، فإن مشكلة مع ممارسة الجنس في الغداء هو ليس هناك وقت لتناول الطعام.
    "Bugün öğlen yemeğinde Eric'e bakıyordum ve o bunu bilmiyordu... Open Subtitles اليوم في الغداء كنت أنظـر إلى (إريك) حين لم يكن يعلم
    Birlikte sıcak bir öğle yemeği yemekten çok hoşlanıyor gibiydin. Open Subtitles بدوتَ متمتّع حقّاً في الغداء المريح سوية
    Âlemi sabah mı yaptın yoksa öğle arasında mı? Open Subtitles لذلك قُل لي , هل تشرب في الصباح , أم تسكر في الغداء , أو شيء من هذا القبيل
    Öğle vaktinde bir saat çalmama izin veriyor, bu adam. Open Subtitles هذا الرجل يتركني أعزف ساعة واحدة باليوم في الغداء
    Öğlen yemeğinde iki erkek bana çıkma teklifi etti. Open Subtitles أنا حصلت على طلب من مرتين اليوم بينما كنت في الغداء... ... قبل الرجال.

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد