Biri savaşta öldü, diğeri Atlantik'te, üçüncüsü de Asya'da öldü." | Open Subtitles | واحد في القتال، واحدة في المحيط الأطلسي. توفي الثالث في آسيا. |
Aynı zamanda, Atlantik'te Maine'i vurmak üzere olan bir fırtına var. | Open Subtitles | أيضا هناك عاصفة في المحيط الأطلسي على وشك أن تضرب سواحل ولاية مين |
Uçuş görevlilerinin Atlantik üzerinde ışıkları karartması iyi oldu. | Open Subtitles | أنه شيء جيد أن مضيفات الطيران أخفضوا الضوء خلال رحلتنا في المحيط الأطلسي |
Güney Amerika'daki Amazon her yıl And Dağları'ndan 2 milyar tondan fazla alüvyon alıp Atlas Okyanusu'na boşaltıyor. | Open Subtitles | في جنوب أمريكا، يحمل الأمازون أكثر من ملياري طن من الأنديز كل عام ويرسبها في المحيط الأطلسي. |
Bir tekne bulup bütün Atlas Okyanusu'nu arayacak mısın? | Open Subtitles | ستحصل على قارب وتخرج إلى هناك وتبحث في المحيط الأطلسي بأكمله؟ |
Bu işten sonra, bir yük gemisine yükleyeceğiz ve Atlantik'in sularına atacağız. | Open Subtitles | بعد ذلك ، نحمّلها على سفينة شحن ونلقيها في المحيط الأطلسي |
Atlantik'te felaket bir fırtına varmış, uçuşlar gecikecek. | Open Subtitles | ثمة عاصفة قوية في المحيط الأطلسي أخرت رحلتها |
Geçen sene Atlantik'e ceset atan balıkçı katil kuzenimin de kurbanlarından biri olduğunu söylemişti. | Open Subtitles | العام الماضي ذلك الجاني الصياد الذي كان يرمي الجثث في المحيط الأطلسي لقد إدعى ان ابنة عمتي كانت إحدى ضحاياه |
Doğuda, nehirler Atlantik Okyanusuna, batıdaysa Pasifik okyanusuna dökülüyordu. | Open Subtitles | يحدّها من الشرق ، نهر يصب في المحيط الأطلسي ومن الغرب، يصبّ في المحيط الهادي |
Her sürpriz saldırının ayrıntıları, her gizli konvoy ve kahrolası Atlantik'te derinleri tarayan her bir denizaltı! | Open Subtitles | تفاصيل كل هجوم مفاجئ كل قافلة سرية وكل قارب في المحيط الأطلسي |
Dünya'da Atlantik'teki her geminin yerini bilen beş kişi var. | Open Subtitles | هناك خمسة أشخاص في العالم يعلمون مكان كل السفن في المحيط الأطلسي |
Çağdaş ırk ilişkilerine odaklanan parçaların yanı sıra cesetlere, tarihe ve temsilciliğe olan takıntısı Atlantik köle ticaretini ve Afrika tarihini hatırlatan çalışmalarda bulunabilir. | TED | وهوسه بالجثث والتاريخ والمحاكاة يمكن استشفافه في الأعمال التي تصور تجارة الرقيق في المحيط الأطلسي والتاريخ الإفريقي بالإضافة إلى الأعمال التي تركز على العلاقات العرقية المعاصرة. |
Bu sayı tüm Atlantik Okyanusu'ndakinden bile fazladır. | Open Subtitles | أكثر مما يتواجد في المحيط "الأطلسي" بأكمله. |
Bir mantıkçı, bir damla su damlasından, görmemiş ya da duymamış olsa bile suyun Atlantik'e mi yoksa Niagara'ya mı ait olduğunun olasılığını çıkarabilir. | Open Subtitles | كمسار الماء منطقياً يمكن الاستدلال على الإحتمالات كأنه سيصب في المحيط الأطلسي أو في نياجرا بدون أن يرى أو سمع عن واحد آخر |
Şirketin, Atlantik'e on beş milyon varil ham petrol döktü. | Open Subtitles | "لقد ألقيت خمسة عشر مليون برميل من النفط الخام في المحيط الأطلسي" |
Bütün söylediğim bu. Doenitz, Atlantik'te canımıza okuyor. | Open Subtitles | دوينيز) يقوم بمطاردة الجميع) في المحيط الأطلسي |
Üç gemi Atlas Okyanusu'ndaki rotalarında çoktan çıktı. | Open Subtitles | جميع السفن الثلاث قد ذهبت بالفعل قبالة أثرها في المحيط الأطلسي |
İşin bu raddeye varmasının sebebi Atlas Okyanusu'nda, Maine'den Myrtle Sahili'ne kadar Maria'daki gibi zarar verme tehlikesi olan bir kasırganın oluşması. | TED | و هذا قد خطر على البال حقيقة أن هناك إعصار يتشكل في المحيط الأطلسي وهذا يهدد بإحداث ضرر مثل خسائر زلزال ماريا من ماين إلى شاطئ ميرتل |
Doğuda Atlas Okyanusu var. | Open Subtitles | الشرق في المحيط الأطلسي |