Aslında, bilim insanları uzun zaman önce, hatta Natalia'nın keşfinden de önce, develerin kökeninin gerçekte Amerika'ya ait olduğunu biliyorlardı. | TED | حسنا، لقد عرف العلماء منذ فترة طويلة، كما تبين، حتى قبل اكتشاف ناتاليا، أن الجمال في الواقع من أصول أمريكية. |
Etmem gerektiğini düşünmedim. Aslında bu işin peşinden gitmedin, git... | Open Subtitles | اوه, لم تفعل في الواقع من خلال الدهاب معهم, فعلت؟ |
Sonuç olarak bence, tüm bu inanılmaz şeylerin kaynağı, Aslında Google'dan gelmiyor. | TED | لذا أعتقد، باختصار، بالنسبة لي، أهم شيء هو أن كل الأمور الباهرة هنا لا تأتي في الواقع من غوغل. |
Aksanımdan İngiliz olduğumu anlayabilirsiniz muhtemelen ama Aslında Arap kökenliyim ve dışarıdan bakılınca hep tam bir Arap olduğumu düşünüyorum. | TED | أنا إنكليزية، كما هو واضح من لكنتي، ولكنّي في الواقع من أصول عربية، ودائماً أقول إنني أنا في ظاهري عربية جداً. |
Aslında Lionel Penrose tarafından yapılmıştır, Roger Penrose'un babası, karocu adam. | TED | وكان العمل في الواقع من طرف ليونيل بنروز، والد روجر بنروز، رجل البلاط. |
Aslında bana yardımcı olabilirsiniz Bay Tappan. | Open Subtitles | في الواقع من المحتمل أنه يمكنك مساعدتي يا سيد تابان |
Aslında geçen haftaya kadar hiç bir şey pişiremiyordum. | Open Subtitles | في الواقع , من الأسبوع الماضي يمكنني طبخ أي شيء |
Aslında... Sen benim güle-güle hediyem olacaktın. | Open Subtitles | في الواقع من المفترض أن تكوني من يذهب معي للاستمتاع |
Aslında, bu mektubun aramızı düzeltmesi lazım. | Open Subtitles | في الواقع من المفترض أن تسوي هذا الرسالة ما بيننا |
Dur bekle. Bakalım ne olacak. Aslında ben de Kira'yı destekliyorum. | Open Subtitles | تعالي ، دعينا نشاهد ماذا سيحدث أنا في الواقع من أنصار كيرا |
Aslında, Karavan Kulübü'nün seks kulübü gibi olduğu bilinen bir gerçektir. | Open Subtitles | في الواقع,من المعروف أن نوادي المقطورات مثل نوادي الدعارة في كل أنحاء أوروبا, |
İkinci azı dişi Aslında, sol altta kalan. | Open Subtitles | الضرس الثاني في الواقع من الجهة اليسرى في الاسفل |
Aslında kızımı önemsediğine inanmam mı gerekiyor? | Open Subtitles | أنا في الواقع من المفترض أن اصدق أنك تهتم لإبنتي |
Fakat bazen, biri, bir şey Aslında başka bir yerden gelmesine rağmen onu kendisinin getirdiğini düşünebilir. | Open Subtitles | لكن أحياناً يظن المرء أنه آتى بشيء ما في حين أنه آتى في الواقع من مكانٍ آخر |
Aslında pozitif olmalıyım. | Open Subtitles | لأنه في الواقع من المفترض علي أن اكون كذلك |
Aslında Milwaukee'de olup, senin firmadaki payını almadan önce onu öldürmem gerekiyor. | Open Subtitles | أنا في الواقع من المفترض أن يكون في ميلووكي، قتل زوجك قبل أن يتمكن من اتخاذ النصف الخاص للشركة. |
Hayır, Aslında, beni terk eden sevgilimin mesaj atmasını bekliyorum. | Open Subtitles | لا, في الواقع من الفتاة التي انفصلت عنها |
Aslında Eva benim işime yarayabilirdi. | Open Subtitles | في الواقع من الممكن ان تكون ايفا ذات منفعة لنا |
Aslında insanın kendi kıçını çekmesi zor oluyor. | Open Subtitles | حسناَ .. في الواقع .. من الصعب أن أصور مؤخرتي |
Ben bira içebilirim Aslında, hazır Clare halan da yokken. | Open Subtitles | في الواقع من الممكن ان اخذ بيرة طالما العمة كلار بالخارج |