cebinde bir not vardı, ve o kampüsün diğer tarafındaydı. | Open Subtitles | ملاحظة الانتحار في جيبها هو كان في وسط حرم الجامعة |
Şimdiye kadar cebinde anahtarlar, bir mp3 çalıcı, ...ve yirmi dolar bulduk. | Open Subtitles | في الوقت الحالي لدينا مفاتيح ومشغل مقاطع إم بي ثري و 20 دولاراً وجدناها في جيبها لذا أعتقد أن ذلك يستبعد السرقة |
cebinde kağıt buldum. | Open Subtitles | وجدت قطعة ورق في جيبها ومكتوب عليها بالأرقام |
Bu da maktulün arka cebinde bulundu. | Open Subtitles | و تم العضور على ههذ الورقة في جيبها الخلفي |
Bir de, işin bitince tornavidamı onun üst cebine koy. İyi şanslar! | Open Subtitles | نسيت اخبارك أن تترك مفكي الصوتي في جيبها العلوي حين تنتهي |
Odalarının anahtarı maktulün cebinden çıktı. | Open Subtitles | ،مازال لدى الضحية مفتاح غرفتهم في جيبها الأمر الذي يعني |
cebinde bir şemsiye var ama kuru kullanılmamış. | Open Subtitles | هناك مظلة في جيبها الأيسر ولكنها جافة وغير مستخدمة |
Erkek muadillerinin aksine, arka cebinde cüzdan taşımıyormuş. | Open Subtitles | على خلاف الضحيتين السابقتين فلم تكن تحمل محفظتها في جيبها الخلفي |
Hayır, hayır cebinde küçük bir el feneri taşıyor ki bu da ya gözlükçü ya da proktolog demektir. | Open Subtitles | لا لا انها تحمل كشافا صغيرا في جيبها وهذا يعني اما طبيبة عيون او متخصصة بامراض الشرج |
- Sağ arka cebinde bunu buldum. - "Vaeah net fah -- fah mich iss, iss gayich mich." - Bu da ne-- Almanca mı? | Open Subtitles | وجدت هذا في جيبها الخلفي الايمن هل هي,الالمانيه؟ ماذا؟ |
Aradılar. İki gün önce, çamaşırları yıkarken kızımın cebinde bunu buldum. | Open Subtitles | منذ يومين، كنتُ أغسل الملابس وعثرتُ على هذه في جيبها |
Ön cebinde bilet parçasına benzer bir şey bulduk. | Open Subtitles | وجدنا علي ما يبدو أنه كعب تذكرة في جيبها الأمامي. |
cebinde bir otopark bileti ve dişlerinin arasında şeker kaplı rezene bulduk. | Open Subtitles | اه، حسنا، لديها في جيبها تذكرة لـ فرستبارك والحلوى المغلفة الشمر البذور في أسنانها. |
Ve sonra cebinde bir dozaj listesiyle ölü bulunuyor. | Open Subtitles | ثم وجدت مقتولة مع لائحة حقنات كيميائية في جيبها. |
Kurbanın cebinde hazır kartlı bir telefon varmış. | Open Subtitles | كان لدى الضحية هاتف مسبق الدفع في جيبها. |
Kızın cebinde telefonu varmış. Hedefin oditoryum olduğunu düşünüyoruz. | Open Subtitles | كانت الفتاة تحمل الهاتف الخلوي في جيبها نعتقد أن الهدف كان قاعة الاجتماعات |
cebinde köşedeki otele ait anahtar vardı, buralı olmaması muhtemel. | Open Subtitles | كانت تحمل في جيبها بطاقة غرفة في فندق قريب من المحتمل أنها ساكنة غير محلية |
cebinde sizin adresiniz vardı, fakat başka hiç bir belge bulamadık. | Open Subtitles | لديها عنوانكِ في جيبها لكن بدون هوية |
Ne olduğunu bilmiyoruz. Kızın cebinde bulduk. | Open Subtitles | لا نعرف ما هو, لقد وجدنه في جيبها |
İşin bittiğinde, tornavidamı onun üst cebine koy. | Open Subtitles | نسيت اخبارك أن تترك مفكي الصوتي في جيبها العلوي حين تنتهي |
Tiffany Greenwood. - Öğrenci kartı cebinden çıktı. | Open Subtitles | (تيفاني غرينوود)، بطاقة الطالبة كانت في جيبها. |