Eğer beni öldürmeyeceksen yani. Ki o işi Bu öğleden sonra yapman gerekiyordu. | Open Subtitles | أعلم أنّك لن تقتلني، لأنّه كان بإمكانك فعل ذلك في هذه الظهيرة. |
Bana Bu öğleden sonra eşlik etmen dışında hiçbir şey borçlu değilsin. | Open Subtitles | لست مدينة لي بشئ عدا صحبتك لي في هذه الظهيرة |
Çünkü Bu öğleden sonra tüm okyanusu kontrol edemeyeceğiz. | Open Subtitles | على البحث في كل المحيط في هذه الظهيرة |
Bugün öğleden sonra söylenen bir sözün, dikkat çekiciliğine dair. | Open Subtitles | عن شيء قيل في هذه الظهيرة وكان مميزاً |
Bugün öğleden sonra, Iron Hill'da kaybolan dört çocuğun cesetleri bulundu. | Open Subtitles | تم العثور عليها في هذه الظهيرة |
Paige bu akşamüzeri bir tür nezaket toplantısı için oraya gittiklerini söyledi. | Open Subtitles | قالت (بيجي) أنهما ذهبا إلى هناك في هذه الظهيرة من أجل أجتماع مجاملة، |
Bu öğleden sonra seni geri aldırıyorum... | Open Subtitles | لذا, في هذه الظهيرة سأُعيدك إلى... |
Bu öğleden sonra baba. | Open Subtitles | لاحقا في هذه الظهيرة يا أبي |
- Bu öğleden sonra bir görüşme ayarlayabilirim. | Open Subtitles | -يمكنني عقد إجتماع، في هذه الظهيرة |
Bu öğleden sonra Jack Valliant kırtasiye siparişi veriyordu. | Open Subtitles | في هذه الظهيرة, (جاك فالينت) كان يطالب بالقرطاسية |
Bugün öğleden sonra konuştum onunla. | Open Subtitles | تحدثت معها في هذه الظهيرة |
Paige bu akşamüzeri bir tür nezaket toplantısı için oraya gittiklerini söyledi. | Open Subtitles | قالت (بيجي) أنهما ذهبا إلى هناك في هذه الظهيرة من أجل أجتماع مجاملة، |