Kafiristan Başbakanı, Güpegündüz öldürüldü. | Open Subtitles | رئيس وزراء كافيريستان إغتال في وضح النّهار. |
On gün önce Valta bilgisayarı, Milli Güvenlik Teşkilatı'na nakledilirken Güpegündüz çalındı. | Open Subtitles | قبل عشر أيام، حاسوب فالتا سرق في وضح النّهار كما هو حوّل إلى مقر إن إس أي. |
Tanrı aşkına, adam onu Güpegündüz bir düzine tanığın önünde geri viteste kovaladı. | Open Subtitles | الرجل طاردَها في وضح النّهار أمام العديد من الشهودِ |
Neden herkes gün ışığında bu kadar korkuyor? | Open Subtitles | ما الذي يجعل كل شخص خائف في وضح النّهار ؟ |
Bu biraz garip biliyor musun gündüz vakti asla ortalıkta olmuyorsun, doğru mu? | Open Subtitles | تعلم ما المضحك أنّك لا تظهر هنا في وضح النّهار , أليس كذلك ؟ |
Şimdi gidemezsin. Güpegündüz hem de suyun olmadan. | Open Subtitles | لا يمكنكِ الذهاب الآن، ليس في وضح النّهار وبدون ماء. |
Nasıl oluyor da kalabalık bir caddede üç insan Güpegündüz vuruluyor ama kimse bir şey görmüyor? | Open Subtitles | لذا هكذا عَمِلَ ثلاثة أشخاصَ أصبحْ مضروباً في وضح النّهار... على a شارع مزدحم و يَرى لا أحدُ أيّ شئَ؟ |
Güpegündüz. | Open Subtitles | في وضح النّهار |
Güpegündüz mü saldıracaksın, John? Merkezimden iki blok ötedeyiz. | Open Subtitles | إنّا في وضح النّهار يا (جون). |
Nasıl oluyor da gün ışığında yürüyebiliyorsun? | Open Subtitles | أخبرني كيف يمكنك أن تمشي في وضح النّهار ؟ |
Bunu gün ışığında yapmak istemezsin. | Open Subtitles | لا تعملي هذا في وضح النّهار. |
gündüz vakti kaçırılmış. | Open Subtitles | هي أُخذت في وضح النّهار |
Richard, gündüz vakti uyuyor olmalıydık. | Open Subtitles | يا (ريتشارد) , نحن في وضح النّهار من المفترض أن نكون نائمين |