Onu incitmemem için yemin ettirdi bana, bunun ikimiz için de iyi olacağını söyledi. | Open Subtitles | استجدتني لكيلا أؤذيه وجعلتني أقطع وعداً، قائلةً إن ذلك لمصلحتنا معاً. |
Sadece son bir kez birlikte olmamızı istedi bize göstereceği çok güzel bir olduğunu söyledi. | Open Subtitles | لقد سألت فحسب عن ليلة واحدة أخيرة معًا قائلةً أن لديها مكان جميل لتُرينا إيّاه |
Konuştuğum cadı, bir ayin olduğunu söyledi. Yapacağı büyü ile beni öbür taraftan buraya iteleyebileceğini söylüyor. | Open Subtitles | لقد حدّثتني الساحرة قائلةً أن ثمّة شعائر بوسعها فعلها لتدفعني من برزخي إليكم. |
Bazen seni incitmemek maksadıyla ağzımdan evet lafı çıkmış olabilir ruhum hayır diye haykırırken hem de. | Open Subtitles | حتى لا أؤذي مشاعرك، أحيانا فمي يقول : نعم لكن نفسي تصرخ قائلةً: |
Bir de demesin mi "Ben mi sana geleyim" diye. | Open Subtitles | فأرد عليه قائلةً ماذا أيفترض بي القدوم لمنزلك؟ |
Başka çocukların da onun gibi tuzağa düşmesini istemediğini söyledi. | Open Subtitles | قائلةً أنها لا تريد المزيد من الأطفال أن يتورّطوا كما حصل لها. |
Kötü ruhlara değil göklere hizmet ettiğini söyledi. | Open Subtitles | قائلةً بأنها تخدم الآلهة، وليس الأرواح الشريرة |
Benim nankör ve bencil olduğumu söyleyen mektuplar gönderdi ve ona ihanet edip onu terk ettiğimi söyledi. | Open Subtitles | لقد أرسلت لي رسائل قائلةً بأنّني ناكرٌ للجميل وأنانيّ وأنّني قمت بخيانتها وهجرها. |
Okulun yakınında bir kızın ölmek üzere olduğunu söyledi. | Open Subtitles | قائلةً: "أن هنالك فتاة تحتضر بجانب المدرسة" |
Bize geldikten bir hafta kadar sonra büyük annesini aradı ve şöyle söyledi: "Üf, şahane büyük bir evde kalıyorum, gelirsen sana da oda var burada, | TED | بعد مكوثها معنا طيلة أسبوع تقريبًا هاتفت جدتها متحمسة قائلةً: "إنني أمكثُ في بيت كبير رائع، وهناك غرفة من أجلك كذلك عندما تحضرين. |
Seni geri almak istediğini söyledi. | Open Subtitles | قائلةً انهُ لديها حياتها معاً |
Sahneye çıkıp ayaklarını yere vura vura "ay, ay, ay" diye bağırıyordu. | Open Subtitles | وكانت هنالك فتاة تدوسها على قدميها فتصرخ قائلةً |
Sen de "Felicia az önce ellerini yakmış!" diye bağırmıştın, "Öbür hatta geç!". | Open Subtitles | وصرختِ قائلةً: فيليشيا احرقت يديها إنتقل على الخط الثاني |
Bir vur-kaç olayı yüzünden ev hapsinde olduğumu söylemek pek de "nitelikli aday" diye bağırmıyor. | Open Subtitles | قائلةً أ... أنا كنت بإقامة إجبارية بسبب حادث وهروب منه |
Aman bebeği alma diye bağırdılar çağırdılar. | Open Subtitles | وطالبتُ قائلةً :"لا تأخذوا الطفل بعيداً، إنهم صرخوا مزعورين، |