Benim dileğim öğrenmenin geleceğini dünyanın her yerindeki çocukların, meraklarını arttırarak ve birlikte çalışma yeteneklerini destekleyerek tasarlamaya yardım etmek. | TED | أمنيتي هي ان اساعد في تصميم مستقبل للتعلم بمساعدة الاطفال من حول العالم ليدخلوا عالم خيالهم و قدرتهم على العمل سوياً. |
Sanırım avlarının zihinleriyle oynayabilme yeteneklerini arttırmaya çalışıyorlarmış. | Open Subtitles | يَبْدو بأنّهم يُحاولونَ تَحْسين قدرتهم لمُعَالَجَة عقولِ فريستِهم |
Merkezi yok ederseniz, Saylonlar dirilme yeteneklerini kaybedecekler. | Open Subtitles | , ندمر المحور فيفقد السيلونز قدرتهم على إعادة التحميل للأبد |
Bunu yapma yetenekleri, modern teknoloji ile etkinleştirildiklerinde güçlendirilir. | TED | قدرتهم على ذلك تعززت عندما أتيحت لهم التكنولوجيا الحديثة. |
Bugünün ortamında hayatta kalmak ve gelişmek için biyolojik olarak düşünme kabiliyetlerini yenilemelidirler. | TED | إنهم بحاجة الى تجديد قدرتهم على التفكير بيولوجيا من أجل البقاء والازدهار في بيئة اليوم. |
Kendi başlarına düşünme ve hareket etme yetilerini öldürmelisin. | Open Subtitles | قتل قدرتهم على التفكير والعمل برأيهم الخاص |
Bu test 1.100'ü aşkın yetişkin Amerikalıya kısmen onların veri kümesi değerlendirebilme yeteneğini ölçmek için uygulandı ve tasarlandı. | TED | أُجري الاختبار لأكثر من 1100 بالغ أمريكي، وصُمم جزء منه لاختبار قدرتهم على تقييم مجموعة من البيانات. |
diye değil. Ülkelerin halk sağlığı alanındaki temel kapasitelerini geliştirmelerine yardımcı olmak için yeterince yatırım yapmadık. | TED | لم نستثمر بما فيه الكفاية في مساعدة الدول لتطوير قدرتهم الأساسية في مجال الصحة العامة. |
Bizi görme yeteneklerini sınırlayıp görüş hatlarını azaltacağız. | Open Subtitles | حددوا قدرتهم على رؤيتنا يمكننا ايضا استخدام هذه الأماكن على الجانبين هنا |
Bak bu insanlara hizmet ettiğini biliyorum ama eğer haklıysan, sonunda koltuğu kontrol etme yeteneklerini kaybedecekler... | Open Subtitles | أعرف أنك تخدم هؤلاء الناس إن كنت مُحقًا وفقدوا في النهاية قدرتهم على التحكم بالكرسيّ... |
Yetişkinler inanma yeteneklerini kaybettiler. | Open Subtitles | الكبار فقدوا قدرتهم على التصديق |
Diğeri şekil değiştirme yeteneklerini iptal edecek. | Open Subtitles | والآخر سيلغي قدرتهم على تحويل هيأتهم |
Hackerlar çok stratejik bir seçmiş yapmış tahrip yeteneklerini tüm ülkeyi felce uğratmadan gösteriyorlar. Çünkü milyonlara satacakları şey ülkeyi felce uğratmak. Önümüzde beş kilometre çapında bir etki alanı var tüm Cody halkını anında yok edecektir. | Open Subtitles | إتخذ المخترقون قرارا إستراتجيا جدا بإثبات قدرتهم التدميرية بدون تعطيل المدينة تماما لأن تعطيل البلاد هو ما سيبيعونه مقابل بلايين نحن ننظر إلى إنفجار نصف قطره ثلاثة أميال سيبخر في الحال القاطنين في كوبي مع إصابة الملايين |
Peki değişme yeteneklerini nasıl açıklayacaksın Walter? | Open Subtitles | وكيف يفسّر ذلك قدرتهم على التحوّل يا (والتر)؟ |
İnsanlar kendi başlarına bir şeyler yapma konusunu çok büyük bir mesele haline getiriyorlar. | Open Subtitles | الناس يأخذون مسألة قدرتهم على خدمة أنفسهم على محّمل الجد |
Çünkü, bilimle ilgili büyüleyici olan şey, aynı zamanda çocuklarla ilgili olarak da büyüleyici bir şey oluyor, Mark Twain'in bakışıyla ele alırsak, bu durum, tam olarak çocukların yetersiz ve belirsiz veriden hızlıca ve doğruca zengin ve soyut çıkarımlar yapma yeteneği demek. | TED | لأنه تبين أن المدهش في العلوم هو أيضا أمر مدهش في الأطفال، ولَمْسَة مارك توين بالضبط، هي قدرتهم لاستخلاص نتائج غنية ومجردة بسرعة ودقة من معطيات متفرقة ومشتتة. |
YNH: Öncelikle, politik liderlerin iyi bir şey yapma kabiliyetlerinin sınırlı olduğu doğru, bunu belirtmeliyiz, fakat zarar verme kabiliyetleri sınırsız. | TED | يوفال: جيد، أولاً علينا أن نؤكد أن الحقيقة بأن القادة السياسيين لديهم القدرة على عمل الخير أمر محدود، لكن قدرتهم على عمل السوء أمر غير محدود. |
Ancak sağlıklı insanlara verildiğinde onların halihazırda tanıdıkları ve önemsedikleri insanlara karşı bağlı hissetme kabiliyetlerini etkiledi. | TED | ولكن عندما يُعطى لأشخاص أصحاء، فإنه في الواقع يتدخل مع قدرتهم بالشعور بالارتباط مع أشخاص يعرفونهم من قبل ويهتمون بهم. |
İnsanlar bununla geziyor çünkü yavaş yavaş, yürüme kabiliyetlerini kaybediyorlar. | Open Subtitles | -هذه شاحنة البشر يركبونها لأنهم يفقدون ببطء قدرتهم على المشى |
Fakat, anne rahminde inanılmaz hayatta kalma kabiliyetlerini kanıtlamışlardı. | Open Subtitles | لكنهم أثبتوا بداخل الرحم قدرتهم الغير معقولة للبقاء على قيد الحياة |
yarasaların içinde ve kendi aralarında duyusal algıları kullanma yetenekleri arasında çok büyük bir çeşitlilik vardır. | TED | لذلك فإن هناك تنوع كبير جدا بين الخفافيش فى قدرتهم على استخدام الادراك الحسى. |
yetenekleri de coşkularına yakın olsaydı, | Open Subtitles | واذا كانت قدرتهم في اي مكان قريب من حماسهم |
İnsanlar hayal ile gerçek arasındaki... farkı ayırtetme yetilerini yitirdiğinde... eskiler geri dönüş yolculuklarına başlayabilecek. | Open Subtitles | عندما يفقد الناس قدرتهم على التمييز على معرفة الأختلاف بين الخيال والحقيقة القديم يمكن أن يبدأ رحلتة مرة أخرى |
Birisinin siyasi görüşü, onun bilgiyi işleme yeteneğini gerçekten etkileyebilir mi? | TED | هل يمكن لهوية شخص ما السياسية أن توثر على قدرتهم الواقعية في معالجة البيانات؟ |
İçlerindeki tüm iyiliği ve aşk kapasitelerini görüyor musun? | Open Subtitles | يمكن رؤية الخير فيهم, ومدى قدرتهم على الحب. |