Ama hakkında bildiklerimle, Bay Janoth ikimiz hakkında aldığı kararı değiştirecektir. | Open Subtitles | ولكنى اعرف الكثير عن السيد جانوث, بدرجة تكفى لكى يغير قراره بالنسبة لكلينا. |
kararı yarın sabah dokuzda açıklayacağız. | Open Subtitles | سيقوم المجلس بإعلان قراره الساعة 9.00 من صبـاح الغــد هذه الجلسة قد إنتهـت |
Neden aile müzakeresi yaptığımızı anlamıyorum? Baba kararını vermiş bile. | Open Subtitles | لا أعلم لماذا هناك أجتماع عائلي وأبي قد أتخذ قراره |
kararını vermiş ve onun için en iyisinin ne olduğunu bilmesine izin vermeliyiz. | Open Subtitles | لقد أتخذ قراره وأظن أن علينا أن نسمح له بأن يُميز الأفضل له |
Bu yakışıklı teğmeni muhteşem organını sıvazlayıp okşarken izleyen bir eşcinselin düşünüp karar vermesi, 5 dakikadan fazla sürebilir. | Open Subtitles | يتطلب الأمر اكثر من خمس دقائق لكي يستطيع الشاذ تحديد قراره بينما يشاهد الملازم الوسيم وهو يداعب عضوه التناسلي |
Ben onun işini kolaylaştırdım. Fakat en nihayetinde onun kararıydı. | Open Subtitles | جعلت ذلك أسهل عليه لكن كان قراره قبل كلّ شيء |
fikrini değiştirmek için söyleyebileceğimiz hiçbir şey yoktu. | Open Subtitles | لا شئ يُمكننا قوله كان سيجعله يُعدّل عن قراره |
Hakkımızda hiçbir şey bilmediği için, seçimi ona bırakabiliriz. | Open Subtitles | بما انه لا يعلم شيئا عنا ، أظن انه قراره |
Jaswant Rai'nin kısaca, teslim edecek olduğunu yargıla bu onun kararı Wallia kaza durumunda | Open Subtitles | القاضي جاسوانت راي سيسلّم بعد قليل قراره في قضية حادث واليا |
Ancak kendine dönerse, bu onun kendi kararı, kendi meselesi olacak. | Open Subtitles | ولكنّه إن وافق بنفسه فسيكون قراره ومنطقه |
Eğer istemiyorsa, bu onun kararı. | Open Subtitles | اسمع, اذا لم يكن يريد هذا, فأن هذا قراره. |
Pekâlâ, kararını değiştirmiş olabilir ama bu hiç de mantıklı değil. | Open Subtitles | قراره قد يتغير و هذا مفهوم لكن أزمته الماليه لن تتغير |
Dean güzel kadınlara bakmayı sevdiğini itiraf etti fakat Judy ile aldığı evlenme kararını asla sorgulamamış. | TED | أقرّ دين بأنه يحب النظرإلى النساء الجميلات. ولكنه لم يشكك في قراره بالزواج من جودي. |
Sonra kararını verip merdivenlerden çabucak inerek beyefendinin muayenehanesine gitti. | Open Subtitles | ثم بدا أنه اتخذ قراره لذا نزل للأسفل مسرعاً لغرفة جراحة سيدي |
TV'de ya da radyoda konuşulanları dinlediysen... Ben, karar veremeyen Koç'um. | Open Subtitles | إن كنت تستمعين للاذاعة والتلفزيون فأنا المدرب العاجز عن اتخاذ قراره |
Buna o karar verecek, ama vereceği karara saygı duyacağından emin olmalıyım. | Open Subtitles | هو من يقـرّر ذلك؟ لكنني أوّد أن أتأكد من أنك ستحترم قراره |
Lord Hazretleri bir karar verdi ve kâhyasının onu eleştirmesini doğru bulmuyorum. | Open Subtitles | سيادته إتخذ قراره. وأجد أنه أمر صعب أن كبير خدمه ينتقد قراره. |
Bu onun kararıydı ama hepimizin onun arkasında olduğumuzdan emin olmak istedi. | Open Subtitles | لقد كان قراره لكنه كان يرغب أن يتأكد أننا جميعاً ندعمه |
Nora, geri dönmek onun kararıydı, ve bu konuda senin yapabileceğin bir şey yoktu. | Open Subtitles | كان هذا قراره أن يعود إلى هناك و لم يكن هناك أي شيء يمكنك فعله لمنعه |
Bir adam sabah kalkıp fikrini değiştirirse, garantiler geçerliliğini kaybedebilir. | Open Subtitles | الضمانات يمكن أن توضح لك كل ما سيفعله الإنسان حتى يستيقظ صباح يوم و يتراجع في قراره |
Hakkımızda hiçbir şey bilmediği için, seçimi ona bırakabiliriz. | Open Subtitles | بما انه لا يعلم شيئا عنا ، أظن انه قراره |
Başkan Piyango kazananları hakkında seçimini yaptı. | Open Subtitles | الرئيس اتخذ قراره بشأن الفائزات باليانصيب |
Çünkü verdiği kararın olası sonuçlarını anlayabilecek yeterlilikte değil. | Open Subtitles | لانه غير قادر على فهم العواقب المترتبه على قراره. |
Eğer buna karar verdiyse, kararına saygı duyarım. | Open Subtitles | إن كان هذا قراره سوف ألتزم بها , لك وعد مني |
Ben üç yaşındayken tercihini yaptı. Onun tercihiydi. Benim değil. | Open Subtitles | لقد إتخذ قراره وأنا فى الثالثة لقد كان قراره وليس قراري |
kararlarını alırken, Amerikalıları değil müttefikleri düşünür. | Open Subtitles | أتخذ قراره ليس بصفته أمريكياً ولكن كحليف |
Beğen ya da beğenme, bu onun seçimiydi. | Open Subtitles | سواءً أحببت أم لا هذا قراره |