Kadromda bir tane acemi memur var. kahvemi bile kendim alıyorum! | Open Subtitles | لدي ضابطة واحده مستجدة في القسم أنا أقوم بشراء قهوتي بنفسي |
Sadece sabah kahvemi içiyorum ama bir türlü şeker kâsesini bulamadım. | Open Subtitles | أنا أشرب قهوتي الصباحية وحسب، مع أنني لا أجد وعاء السكر. |
Tabii o sırada hayattaydı ama o yüzden sabah kahvemi içemedim. | Open Subtitles | أعني عندما كان حياً ولم يتسن لي وقت لاحتساء قهوتي الصباحية. |
Çünkü keşfettim ki kanıksadığım yüzlerce insan olmasa benim kahvem de olmayacaktı. | TED | واكتشفت أنني لن أحصل على قهوتي دون وجود مئات الأشخاص الذين كنت أعتبر أن وجودهم أمر لا بد منه. |
kahve falımda köprü çıkmıştı, sen olacağın aklımın ucundan geçmezdi. | Open Subtitles | تنبّأت في فنجان قهوتي بلقاء? ,? لكن، لم يكن سواك. |
kahvemin birazını içebilirsin. Yenilenmiş hissedeceksin. | Open Subtitles | تذوقي قليلاً من قهوتي ستشعرين بتحسن كبير |
Tuhaf bir iş modelim. Her gün işe gidebilirim ve beş parça kağıdı zımbalayım, sadece kahveme bakabilirim. | TED | أنه نموذج عمل غريب. أنا أستطيع الحضور للعمل كل يوم و أقوم بتدبيس 5 قطع من الورق و أحدق بهم و أنا أشرب قهوتي. |
Olabildiğince hızlı siparişimi verip kahvemi almak için ilerliyorum. | TED | أطلب بأسرع ما أستطيع وأذهب لإحضار قهوتي. |
kahvemi bitirene kadar kalmam sorun olmaz umarım. | Open Subtitles | أنا أرجو أن لا مانع إذا بقيت فترة طويلة بما فيه الكفاية لإنهاء قهوتي. |
Charlotte, daha sabah kahvemi bile içmedim. | Open Subtitles | يا شارلوت أنا لم أحصل على قهوتي الصباحية حتى الأن |
Hayιr, ama kahvemi bitirememiştim. | Open Subtitles | لست جائعا ، ولكن لم تتح الفرصة لي لأكمال قهوتي |
kahvemi içemiyorum. | Open Subtitles | لا استطيع الحصول على قهوتي لا استطيع الحصول على افطاري |
Önce kahvemi içerim. | Open Subtitles | اولا اتناول قهوتي ,وبدون قشر البيض المطحون بالتاكيد |
Sonunda fark ettim ki kahvem dünyadaki diğer pek çok şey gibi her kesimden inanılmaz sayıda insanın çabasının birleşimini gerektiriyor. | TED | لقد أدركت أن قهوتي مثل بقية الأشياء الكثيرة في العالم، تتطلب عملًا مشتركًا لأعداد هائلة من البشر من مختلف المهن والتخصصات. |
kahvem şu anda tam kıvamında, Bunun dışında hiçbir şey beni etkileyemez. | Open Subtitles | انتظرى يا سيدتى فأنا آخذ قهوتي ذات اللون المثالي إنها الشيء الوحيد التى سيكون لى الليلة |
Kavuşmayı sevdiğim tek şey var kahvem. | Open Subtitles | .. الشيء الوحيد الذى أحبه مكتمل السواء . هو قهوتي |
Özür diledi ama sanki kahve bardağımı kırdığı için özür diliyormuş gibiydi. | Open Subtitles | قالت أنّها آسفة،لكن الأمر بدا وكأنّها كانت تعتذر علي كسر كوب قهوتي |
kahve çekirdeklerimi yetiştiren çiftçilere teşekkür etmek için Kolombiya'ya gittim. | TED | لذلك سافرت إلى جنوب كولومبيا لأشكر الفلاحين الذين يزرعون بنّ قهوتي. |
Hakiki kahve yapmam. Hakiki Kahveyi dışarıdan içerim. | Open Subtitles | لا أحتفظ بالقهوة الحقيقية هنا، أتناول قهوتي بالخارج |
Sonra sırada durmuş kahvemin hazır olmasını bekliyordum birden bana doğru eğildi ve beni kolumdan ısırıverdi. | Open Subtitles | ودائماً تنتظر في الصف من أجل قهوتي. عندما صممَ على أن يضربنيّ على ذراعيّ. |
Bundan sonra 10 dakika, sizin göğüs uçlarınızı koparıp kahveme tatlandırıcı olarak atarım. | Open Subtitles | بعد مرور عشر دقائق، بوسعي انتزاع حلماتكم ووضعها في قهوتي للتحلية |
Parasını ödediğim Kahveyi almak için uzanmak, inanılmaz tehlikeli bi şey haline geliyor. | TED | الوصول للأعلى لجلب قهوتي التي دفعت ثمنها هو تجربة خطرة بشكل لا يصدق. |
- Evet. Ama en azından sabah kahvemde ne var ne yok diye endişelenmem. | Open Subtitles | ولكنّي على الأقلّ لن أقلق ممّا قد يوجد أو لا يوجد في قهوتي الصباحيّة |
Bakışları o kadar buharlı ki lattem yeniden köpürmeye başladı. | Open Subtitles | حَسناً، نظرته مشبّعة بالبخارُ جداً، هي إعادة إرْغاء قهوتي بحليبِ. |
Babana dikkat et kahvemden içmesin. | Open Subtitles | تاكدي من ان لا يقوم والدك بشرب كل قهوتي لو سمحت |
Benimkini bitirebilirsin. | Open Subtitles | يمكنكِ أن تأخذي قهوتي |