Cadılar grubundaki çok güçlü bir kahin olmasa bunu hâlâ öğrenememiş olacaktık. | Open Subtitles | لولا وجود متنبئة قوية في مجلس السحرة لما كنَّا عرفنا بشأنا الآن |
Öncelikle, yoksul ülkelerde güçlü bir sağlık sistemine ihtiyacımız var. | TED | أولا، نحن بحاجة لأنظمة صحية قوية في البلدان الفقيرة. |
Süper zekayı en güçlü seviyeye getirmekse baya zordur. | TED | الذكاء الفائق هو عملية تحسين قوية في الواقع. |
Görünüşe göre, Judy'nin kaybolduğu gece nerede olduğunu belirten sağlam bir iddiası varmış. | Open Subtitles | يبدو انه يملك حجة غياب قوية في ليلة اختفاء جودي |
Kendilerinin dediği gibi ÖS'nin, kampüste sağlam bir hayran kitlesi varmış. | Open Subtitles | حسنًا، إن فرقة "تي دي سي" كما يطلقون عليها لديها قاعدة معجبين قوية في الحرم الجامعي |
Ah, saat on yönünde kuvvetli bir sinyal aldım. | Open Subtitles | بلير: آه، أصبحتُ إشارة قوية في السّاعة العاشرة. |
Yüzüne kuvvetli bir darbe almış. Boynunun etrafında da çürükler oluşmuş. | Open Subtitles | لقد تعرضت لضربة قوية في الوجه |
Diğer insanların ıstırapları için derin endişelerim vardı ve onlara yardım etmek, onları teselli etmek için güçlü bir tutku besliyordum. | TED | كنت أحمل همًا كبيرًا لمعاناة الآخرين ورغبة قوية في أن أساعدهم وأشعرهم بالارتياح. |
güçlü bir kız bebek, onu bekleyen ellerle buluşuyor ve yaşlı kadınlar zafer çığlıkları atıyor. | TED | تنزلق طفلة قوية في يديها المنتظرة وتصرخ النساء المسنات صرخات منتصرة. |
Ve bu akıllarında çok güçlü bir hayal yaratıyor. Beyaz haptan bile çok daha güçlü. | TED | حسناً في الواقع تلك تكون صورة قوية في أذهانهم, انها أقوى بكثير من القرص الأبيض. |
Kadınların cinselliklerini kontrol etmek için nerdeyse her kültür, din ve yüzyılda güçlü bir araç olarak kullanıldı. | TED | تم استعمالها كوسيلة قوية في سبيل السيطرة على جنسانية المرأة في كل ثقافة وديانة وعصر تاريخي تقريبًا. |
Ama sonuçta o kapılar o kadar güçlü değildi. | Open Subtitles | و لكن لم تكن هذه الأبواب قوية في النهاية |
Hanıma karşı güçlü itirazlar varmış. | Open Subtitles | كانت هناك عيوب قوية في الفتاة على ما يبدو |
Hanıma karşı güçlü itirazlar varmış. | Open Subtitles | كانت هناك عيوب قوية في الفتاة على ما يبدو |
Yanlarında çok güçlü tanrılar var ve ben böyle dostları olan hiç kimseyi öldürmem. | Open Subtitles | هناك آلهة قوية في صفهما و لن أقتل أي رجل له أصدقاء كهؤلاء |
Bulaşık yıkamak için... güçlü bir istek duymadığım için mi bana kızdın? Hayır. | Open Subtitles | دعيني أرى إذا كان هنالك مشكلة في هذا هل أنت منزعجة لأنه ليس لدي رغبة قوية في تنظيف الصحون ؟ |
Gravitron da sağlam bir mide. | Open Subtitles | ومعدة قوية في لعبة قطار التدويخ |
Ne kadar sağlam bir karakteri olduğu yüzünden okunuyor. | Open Subtitles | ثمة شخصية قوية في وجهه |
Karnına kuvvetli bir yumruk. | Open Subtitles | لكمة قوية في البطن. |
İçeride kuvvetli bir koku var. | Open Subtitles | هناك رائحة قوية في الداخل. |