Genellikle karanlık sokaklarda tenha parklarda yaptığı için departmanımız ona anlayış gösteriyor. | Open Subtitles | طالما كان يفعلها في الأزقة المظلمة والمتنزهات الفارغة، حسناً كنا في الإدارة مشفقين عليه |
Bölümden içeriye sızmış. Nazi'lerin yaptığı gibi, "Savaş Patlaması" | Open Subtitles | كان يدير وحدة تسلل اشياء مما كان يفعلها النازيون في معركة باغل |
Onun geçmişte yaptığı korkunç şeylerle ilgili ne kadar dosya topladığın umurumda bile değil. | Open Subtitles | لا يهم كم لديك من ملفات على هذه الأشياء كان يفعلها فى الأيام القديمة المتأرجحة |
Bundan önceki 38 yılda yaptığı gibi bu doğumgününü de ailesiyle birlikte geçirmeye karar verebilir. | Open Subtitles | أنه يريد قضاء عيد ميلاده مع عائلته، بالطريقة نفسها التي كان يفعلها طوال الـ 38 عاماً الماضية |
Sana yaptığı feci şeyleri izliyorsun. | Open Subtitles | أنتِ تشاهدين أمور فظيعة كان يفعلها بكِ ولكنمعكل ضربةتُصيبكمنه، |
Aynen çocukken yaptığı gibi her sabah kahvesini içerdi. | Open Subtitles | كل صباح يحتسي قهوتهُ كما كان يفعلها وهو طفل |
İşleri Jack'in yaptığı gibi, yapılmasını istediğin gibi yapmayı öğrenebilirim. | Open Subtitles | استطيع تعلم اداء الأمور كما كان يفعلها جاك كما تحتاجها ؟ |
Babamız hastaneden geldikten sonra eskiden burada yaptığı şeyleri hatırlamıyor olabilir. | Open Subtitles | عندما يرجع أبي الى من المستشفى أبي ربما لن يستطيع فعل الأشياء كما كان يفعلها في السابق |
Önceden yaptığı lanet şeyin aynısı. | Open Subtitles | نفس السخافات التي كان يفعلها من قبل |
Lula, sorunlarla, çelişkilerde dolu, ama yaptığı şeylerden bir tanesi, kuzey-güney diyaloğunun alışılagelmiş dengesini, yepyeni bir küresel işbirliği tarzı tarafına kaydıran bir uluslararası ilişkiler fikri ortaya koyuyor. | TED | إذاً "لولا"، إنه ملئ بالمشاكل، ملئ بالتناقضات، لكن أحد الأشياء التي كان يفعلها هي، إنه يضع قدماً فكرة كيفية الضلوع في العلاقات الدولية التي تنقل التوازن كلياً من النوع العادي لحوال الشمال والجنوب إلى نوع جديد كلياً من التعاون الدولي. |
Biz de onun yaptığı şekilde yaparak hayatını onurlandıracağız. | Open Subtitles | -بفعل الأمور كما كان يفعلها .. . |