Çavuş Dunne, Olivia Chandler ve Wendell Kaiser'ın tek bir ortak noktaları var. | Open Subtitles | رقيب دان، أوليفيا تشاندلر و ندل كايزر جميعهم لديهم شيء و احد مشترك |
Kaiser her an gelebilir. | Open Subtitles | كما تعلم، كايزر سيبقى هنا لفترة من الوقت |
Diğer taraftan Wendell Kaiser bahisçiye borçluydu ve kendisine arka çıkacak birine ihtiyacı vardı. | Open Subtitles | من ناحية أخرى لديك وندل كايزر ، الذي يغرق في ديونه إلى وكيل المراهنات ويريد إزاحته من طريقه |
Keyser Söze olsun, olmasın Keaton yaşıyorsa, bir daha ortaya çıkmayacaktır. | Open Subtitles | يوجد كايزر سوزي او لايوجد كايزر سوزي اذا كان كياتون على قيد الحياه فلن سيظهر مجددا |
Bay Keyser, tuvaleti pislik içinde bıraktığını söyleyince fark ettim. | Open Subtitles | أعلم ذلك، لأنّ السيّد كايزر قال بأنّك خلّفتت فوضى عارمة بحمّام الرجال |
Çavuş Manuel Rodriguez ve Memur Thomas Kayser görev başında öldürüldü. | Open Subtitles | الرقيب مانويل رودريغز و الضابط توماس كايزر قتلا اثناء تأدية الخدمة |
Federallere, Keyzer Söze'yi gördüğüne ve kimliğini tam olarak teşhis edebileceğine dair yeminli bir ifade vermiş. | Open Subtitles | لقد قام بسب الرؤساء الفيدراليين لقد قال انه رأي ويستطيع تحديد باليقين كايزر سوزي |
Kaiser New York'tayken Dunne Olivia'nın yardımıyla bahisçiyi öldürdü. | Open Subtitles | بينما كايزر كان في نيويورك دان قتل وكيل المراهنات بمساعدة أوليفيا |
Bahse girerim, bir süre geçtikten sonra hiçbir bağlantısı olmayan Bay Kaiser'in çabaları sonucunda kocası korkunç bir kaza geçirecek. | Open Subtitles | و أراهن أنه حينما يكونون بعيدين زوجها سيحدث له حادث أليم على يد السيد كايزر هنا |
90'lı yılların ortalarında, CDC ve Kaiser Permanente, ABD'de önde gelen 10 ölüm nedeninin 7'sinde çarpıcı bir artışa yol açan bir faktör keşfettiler. | TED | في منتصف سنوات التسعينات كشف مركز السيطرة على الأمراض ومؤسسة كايزر عن تعرض زاد بشكل مأساوي احتمال على سبعة من كل عشرة أسباب مؤدّية للموت في الولايات المتّحدة |
Dün Kaiser'i okuduk. Almanya Kralı. | Open Subtitles | "حسناً ، أمس تعلمنا شئ عن " كايزر لقد كان ملكاً ألمانياً |
Dediğine göre Kaiser beyaz bir ata biniyormuş. | Open Subtitles | إنه يقول أن " كايزر " يمتطى جواداً أبيض اللون |
Bizi, beni buraya çeken metraj çekimlerini yapan müzisyen ve uzman dalgıç Henry Kaiser karşıladı. | Open Subtitles | وقد وجدنا الترحيب من قبل صديقي "هنري كايزر"، موسيقي وغطاس خبير، صاحب اللقطات تحت الماء والذي جعلني أحضر إلى هذا المكان. |
Bu tarz törenlerde, katılımcıların önüne çıkmaktan hep çekinmişimdir, Bay Kaiser. | Open Subtitles | دائما ما كان لدي إزدراء للتجمعات العاطفية (العامة ، سيد (كايزر |
Sabıkası oldukça kabarık biri var, Wendell Kaiser. | Open Subtitles | خاسر مع سجل إجرامي طويل ، وندل كايزر |
Kaiser'ın dosyasını verebilir misin? | Open Subtitles | يمكنك ، اه ، تجلب لي ملف بيانات كايزر ؟ |
Adam bir sahtekardı. Keyser Soze demiş olmasını tercih ederdim. | Open Subtitles | لقد كان مخادعاً، ألم يكن بمقدورها الهرب مع (كايزر سوزي)؟ |
Keyser Soze gibi havalı bir şekilde mi yoksa Jewel of Nile gibi aptalca bir şekilde mi? | Open Subtitles | "بطريقة رائعة مثل "كايزر سوزي أول بشكل سيء كفلم "جوهرة النيل" ؟ |
Kapıya dayalı duran Kayser bıçağını aldım. | Open Subtitles | فالتقطت شفرة " كايزر " انت ملقاه على طرف الباب |
Bazıları orak da der. Ben Kayser bıçağı derdim. | Open Subtitles | بعضهم يسمونها شفرة " مقبض السيف " انا اسميها شفرة " كايزر " |
Macarlar, Keyzer Söze'yi hapse attırabilecek tek adamı satın almak üzereydi. | Open Subtitles | الهنغاريين كانوا سيشترون الشخص الوحيد الذي كان يستطيع ان يورط كايزر سوزي |