Gizem ve bilimsel anlayış sunuyor ve karşılaştırılabileceğin ötesinde şaşaalı. bu sistem hakkındaki araştırmaların büyük bir menzili var. | TED | إنه يعطي الغموض,بعد النظر العلمي وبشكل واضح إبهار بلا منازع و البحث في هذا النظام له أهمية كونية كبرى |
Projede büyük bir hata bulmak bunun projenin sonu olduğunu göstermez. | TED | إنّ اكتشاف هفوة كبرى في المشروع لا يعني دائماً نهاية المشروع. |
büyük bir iş değil. En kötü ihtimal, bir parmağını kaybedersin. | Open Subtitles | إنها ليست قضية كبرى في أسوأ الأحوال، ستفقد إصبع من قدمك |
Istırap hakkında bir sürü kitap okumaktayım ve ve hepsi hayatınızda büyük bir değişiklik yapmadan önce 6 ay beklemek gerektiğini söylüyor. | Open Subtitles | لقد كنت أقرء كثيراً من الكتب عن الحزن والمواساة وكلها تقترح الانتظار لستة أشهر قبل أن تقوم بأن تغييرات كبرى في حياتك |
büyük suçlular güzel yerlerde yerler ve büyük suçlar işlerler. | Open Subtitles | المجرمون الكبار يتناولون الطعام في أماكن فخمة ويرتكبون جرائم كبرى |
büyük bir olay ama söz veriyorum sıcak havalar 1-2 güne geçecek. | Open Subtitles | هو نوعُا ما قضية كبرى. لَكنِّي أَعِدُك الموجة الحر ستنتهي في يومين. |
Haberlerde büyük bir jüriden bahsediyorlardı ama ne zaman olduğunu söylemediler. | Open Subtitles | الأخبار كانت تتحدث عن هيئة محلفين كبرى ولكن لم يقولوا متى |
Teşkilat'tan ayrıldıktan sonra yavaş yavaş büyük bir uyuşturucu kartelinin içine girdim. | Open Subtitles | بعد أن تركت وكالة الإستخبارات عملت في طريقي مع عصابة مخدرات كبرى |
Yani, bana o kıyafeti o verdi. büyük bir kurmacaydı. | Open Subtitles | اعني , هي اعطتني فستان رديء تلك كانت مكيدة كبرى |
Ajanstan ayrıldıktan sonra büyük bir uyuşturucu kartelinin içinde kendi yolumla çalıştım. | Open Subtitles | بعد أن تركت وكالة الإستخبارات عملت في طريقي مع عصابة مخدرات كبرى |
İyi bir savcı büyük Jüri'ye jambonlu bir sandviçi bile dava ettirebilir. | Open Subtitles | مدعي عام جيد يمكنه الحصول على هيئة محلفين كبرى لتتهم أي أحد |
- Evet. Bana mesaj attı ve büyük para kazandığını söyledi. | Open Subtitles | أجل، بعث لي برسالة نصية يقول فيها أنّه فاز بجائزة كبرى. |
Başkentteki yerel cinayetleri önlemek yerine bizim için akıllarında daha büyük şeyler vardı. | Open Subtitles | . لديهم مشاريع كبرى لنا . تَفُوق إيقاف بعض القتلة المحليين في العاصمة |
Ama büyük bir markanın... ...sözleşmesi fes edilirse... iflas etmek ya da iş dünyasında kalmak... …arasındaki farkta olurdunuz. | TED | لكن عندما يخسرون العقد مع شركة ذات علامة تجارية كبرى فإن هذا ما سوف يشكل الفرق بين الاستمرارية أو الإفلاس |
büyük Göç olmadan, Diana Ross'un adını bilmiyor olabilirdik. | TED | لم نكن لنعلم باسم ديانا روس، لو لم تكن هناك هجرة كبرى. |
Tarım ekonomisinden büyük şirketlere evrimleştik. | TED | فما حدث هو أننا تطورنا من اقتصاد زراعي إلى عالم شركات تجارية كبرى. |
Sonrasında Britanya Derneği, kadınları tam üye olarak kabul eden en büyük ulusal bilim organizasyonlarından ilki olacaktı. | TED | ستصبح المؤسسة البريطانية بعد ذلك أول منظمة علمية وطنية كبرى في العالم تعترف بالنساء بصفتهم أعضاء كاملات العضوية. |
büyük bir savaştan doğabilecek katliamı önleyerek, tartışmaları çözme şekliydi. | TED | كانت معركة بين اثنين لفض النزاعات بدون تكبد إراقة الدماء لمعركة كبرى |
Fakat, daha ayrıntılı baktığımızda tütün endüstrisinde büyük bir sallantı olmadığı sürece 17 hedeften 13'üne ulaşamayacağız. | TED | ومع ذلك، انظروا بعمق قليلًا، وستجدوا أن 13 من أصل 17 هدفًا لا يمكن تحقيقهم ما لم يكن هناك هزة كبرى في صناعة التبغ. |
Günümüzde, organ yokluğu nedeniyle ciddi bir sağlık hizmeti krizi yaşamaktayız. | TED | في الواقع هناك ازمة صحية كبرى هذه الأيام تتمثل في نقص الأعضاء. |
Hepimizin paylaştığı başlıca semptom, ne zaman fiziksel ve zihinsel olarak çaba sarf etsek bedelini ağır ödüyor olmamız. | TED | العَرَض الرئيسي المشترك أن أدنى جهد جسدي أو عقلي يجلعنا نكابد معاناة كبرى. |
Komiser Tao, Barlow'ları izlerken bir yandan da Major Crimes için şu son çıkan taktik araçlarından birini getirtin. | Open Subtitles | أيها الملازم "تاو"، بينما تراقب منزل "بارلو" أريدك أن تقدم طلباً يسمح بتدخل مكتب "جرائم كبرى" تكتيكياً فى الموضوع |
Ama basit şeylerin aynı zamanda çok Önemli olan, bir diğer sınıfı vardır. | TED | لكن توجد فئة أخرى من الأشياء البسيطة، التي تكتسي أهميةً كبرى هي الأخرى. |
Büyücülere göre 10 milyar birey süper yoğunluklu ama yürünebilir mega şehirlerde olacak, en üst insan beklentisi ve en üst insan özgürlüğüne dair şehirleşmiş bir dünya. | TED | يتصور السحرة أن الـ10 مليارت نسمة متكدسين في مدن كبرى لكن يمكنكم المشي بها، وعالمٍ متحضرٍ على أقصى ما يطمح إليه الإنسان وأكبر قدر من الحرية البشرية. |
yüksek bir yatırımcıyla anlaşan ilk kişi diğer tüm yöneticiler kadar komisyon alır. | Open Subtitles | أول من يحقق صفقة كبرى يحتفظ بالعمولة كاملة شأنه شأن بقية المدراء التنفيذيين |