Hatta daha da kötüsü, sınıfımda işler karışınca çizgi romanları beni rahatsız etmenin bir yolu olarak kullanıyorlardı. | TED | والأسوأ من ذلك، عندما تصعب الأمور في فصلي، كانوا يستعملون القصص المصورة كطريقة لتشتيت انتباهي. |
Kiliseler duvar halılarını sadece uzun ayinler sırasında soğuktan korunmak için değil, aynı zamanda hayatın büyük tiyatrosunu temsil etmenin bir yolu olarak kullandılar. | TED | استعملت الكنائس القماش ليس فقط لتجنب البرد خلال القداس، بل أيضاً كطريقة لتمثيل مسرح الحياة العظيم. |
Araştırmacılar yüzyılı aşkın bir süredir kanserle savaşmanın bir yolu olarak immün sistemini araştırmaktalar ve kanser aşıları ne yazık ki hayal kırıklığı yarattı. | TED | ظل الباحثون لأكثر من قرن يدرسون الجهاز المناعي كطريقة لمحاربة السرطان وكانت لقاحات السرطان للأسف مُحبِطةِ. |
Bana tembel olduğunu söylemenin oldukça nazik bir şekli gibi geldi. | Open Subtitles | تبدو كطريقة دبلوماسية للغاية للقول انه كسول |
- Ölümün kötü bir şekli gibi. - Ölmeyiz. | Open Subtitles | يبدو كطريقة بشعة للموت لا نموت |
Yağlıboya portre, bu simaları tasvir etmenin sadece bir yolu. | TED | نحن نستخدم فن التصوير كطريقة لتقديم حياتهم إلى الناس، فقط. |
Bu yüzden Birleşmiş Milletler Dünya Yiyecek Programı'nda bir iş aldım bu güvenlik sorunlarını ele almayı denemek için bir yol gibi doğrudan yiyecek güvenliği sorunlarıyla. | TED | وتبعا لهوسي ذاك .. حصلت على عمل في برنامج الغذاء العالمي التابع للامم المتحدة كطريقة لكي اتعامل مع مشاكل الأمن العالمي عن طريق حل مشاكل الغذاء العالمية |
Kentsel tarım -- ve bu üçüncü örneğim -- işbirliği modelini geliştirmenin bir yolu olarak kullanılabilir. | TED | الزراعة الحضرية، وهذا مثالي الثالث، يمكن أن تستخدم كطريقة لرفع نموذج العمل التعاوني. |
Kişi içruhsal stresi, sorunu çözmenin bir yolu olarak duygusal olarak baş edebileceği fiziksel semptoma dönüştürür. | Open Subtitles | و عندها تحول ذلك الإضطراب النفسي الى أعراض جسدية كطريقة للتعامل مع المشكلة |
Siyaset alay konusu olabiliyorsa bilim, seks ve dünyadaki geri kalan her şey gerçeği aydınlatmanın bir yolu olarak alay konusu olabiliyorsa neden din bundan hariç tutulsun? | Open Subtitles | لو كل شيئ آخر في العالم مُعرض للسخرية كطريقة لإلقاء الضوء علي الحقيقة لماذا يُستثني الدين؟ |
Hala hayatta olduğumu hissetmenin bir yolu olarak pervasız davranışlarda bulunmaya. | Open Subtitles | استخدام تصرفات متهورة كطريقة للإحساس بأني لازلت حيّة |
Bunu her şeyi değiştirmenin bir yolu olarak gör. | Open Subtitles | انظري لهذا كطريقة لتغيير كل شيء |
CNN, İnançtaki Renk'i toplulukları birleştirmenin bir yolu olarak tanımladı. | TED | سلّطت (سي إن إن) الضوء على "لون الإيمان" كطريقة لربط المجتمعات ببعضها البعض. |
Fakat bu programlara bakıldığında şu çok açıktır; -- bu şimdi, yüzyıllardır ya da bin yıllardır süregelen tüm sanat formlarının değerinin yirminci yüzyılda bir kenara atıldığını söylemenin bir yolu olarak kullanılır. | TED | لكنه من الواضح جداً، بالنظر إلى هذه المناهج، التى -- هى مستخدمه حالياً كطريقة لقول أن كل أنواع تقدير الفن التى كانت ممارسة لقرون أو ألفيات ماضية، قد تلاشت فى القرن العشرين. |
Bana "yalancı" demenin süslü bir şekli gibi geliyor kulağa, efendim. | Open Subtitles | تبدو كطريقة واهية لدعوتي بالكاذب، سيدي. |
Birini bayıltmak için çok samimi bir yol gibi görünüyor. | Open Subtitles | -تبدو كطريقة حميمية لإفقاد أحدهم الوعي . |