Kendi kendine fidye ödeyip o nakit parayla istediğini yapabilir. | Open Subtitles | لذا جمع جميع أمواله كفدية ويمكنه فعل ما يريده بها |
Babamın fidye olarak ödediğini söylediği para yatırımcı gelirlerini şişirmek için kullanıldı. | Open Subtitles | الأموال التي تظاهر أبي بدفعها كفدية كانت في الحقيقة لتضخيم عوائد المستثمرين |
Annen senin için ne kadar fidye öder asi? Size söyledim, ben asi değilim. | Open Subtitles | ،كم ستدفع والدتُكَ كفدية لك أيها المتمرد؟ |
Benim mahkum etti! Beni küçük düşürdü! Ona fidye vermek zorunda kaldım. | Open Subtitles | لقد جعلني سجينه, لقد اعتصرني وجعلني أدفع له الملايين كفدية |
Gemiyi alacaktım fidyeyi kimse zarar görmeyecekti. | Open Subtitles | لإغتنم السفينة كفدية ولا أحد يُصابّ |
Çünkü İnsanoğlu bile hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları için fidye olarak vermeye geldi. | Open Subtitles | حتى أبنأكم ، أتو للدنيا ليس ليكونوا وزراء لكن ليكون وزير ، عليه وهب حياته كفدية للناس |
Karısına geçen akşama kadar oğlunu fidye olarak getirmesini söyledim. | Open Subtitles | أعطيت عاهرته حتى ليلة أمس لتقديم أبنها كفدية |
30 milyon fidye için inanılmaz yüksek bir rakam. | Open Subtitles | ثلاثين مليون مبلغ كبير جداً كفدية |
fidye için 3 Milyon Dolar istemişler. | Open Subtitles | لقد طلبا ثلاثة ملايين دولار كفدية. |
fidye için 3 Milyon Dolar istemişler. | Open Subtitles | لقد طلبا ثلاثة ملايين دولار كفدية. |
Bu sabah da 5 milyon dolar fidye istediler. | Open Subtitles | هذا الصباح طلبوا خمسة ملايين كفدية |
fidye isteriz. Bizi seni öldürmek zorunda bırakma. | Open Subtitles | سنأخذك كفدية,لا تدفعينا لقتلك |
Kendine 'ben yazamam' diyen zavallı, masum ve korumaya muhtaç kız bir şarkının dörtte üçünü yazmış ve son çeyreğini elinden alabilmek için fidye ödemenmesi lazım, çünkü kendi istediklerini elde edemiyor. | Open Subtitles | المسكينة، البريئة، العاجزة، تقول لنفسها، "أعجز عن الكتابة" شاركت في تأليف ثلاثة أرباع أغنية ناجحة، والآن تتخذها كفدية لأنها لم تحصل على ما تريده تماماً |
Hayatlarını korumak için Bayan Clarke bize karşı elinde bulunan tüm delilleri fidye olarak teklif etti. | Open Subtitles | في نداء من أجل حياتهم، عرضت (آنسة (كلارك جميع الأدلة ضدنا كفدية |
Ve Colby için fidye istemek de dâhiyane idi. | Open Subtitles | و طلب إطلاق سراح (كولبي) كفدية كان عبقري |
-Pek fidye taşıyorlar gibi durmuyor. | Open Subtitles | ! هذه لا تبدو كفدية |
fidye mi istiyorlar? | Open Subtitles | كفدية مثلاً؟ |
- Beni fidye için alın. | Open Subtitles | . -خذني كفدية . |
O yüzden fidyeyi vermeye kendim gittim. | Open Subtitles | "لهذا ذهبت كفدية لتسليم نفسي" |