Ona, bir babanın oğluna verebileceği her şeyi verdim. | Open Subtitles | لقد منحته كلّ شيء يمكن أن يمنحه أبّ لإبنه. |
Hayır, onu bulmak için her şeyi yaptım. | Open Subtitles | لا، أنا ... أنا فعلت كلّ شيء يمكن لإيجاده |
Bu durumu kabulleneceğim lakin her şeyi bilmek istiyorum. | Open Subtitles | على الرّغم من ذلك، إن كنت سأقبل بالوضع... إذن فأريدُ أن أعلم كلّ شيء يمكن معرفته. |
Bu adam için her şey kanıt olabilir. | Open Subtitles | مع هذا الشخص كلّ شيء يمكن أنْ يكون دليلاً |
Parayla her şey hallolabilir, özellikle de burada. Ama birçokları için tam anlamıyla bir felaket oldu. | Open Subtitles | بالمال كلّ شيء يمكن حلة وخصوصا هنا |
Bu durumu kabulleneceğim lakin her şeyi bilmek istiyorum. | Open Subtitles | على الرّغم من ذلك، إن كنت سأقبل بالوضع... إذن فأريدُ أن أعلم كلّ شيء يمكن معرفته. |
Bu durumu kabulleneceğim lakin her şeyi bilmek istiyorum. | Open Subtitles | على الرّغم من ذلك، إن كنت سأقبل بالوضع... إذن فأريدُ أن أعلم كلّ شيء يمكن معرفته. |
İhtiyacımız olan her şey burada var. | Open Subtitles | عندنا كلّ شيء يمكن أن نحتاج هنا. |
her şey yeniden eskisi gibi olabilir. | Open Subtitles | كلّ شيء يمكن أن يعود لسابق عهده. |
"her şey herhangi başka bir şey olabilirdi ve yine de büyük anlam taşırdı" demiş Tennessee Williams. | Open Subtitles | كلّ شيء يمكن أن يكون شيء آخر وسيحمل نفس الأهمية. (تينسي وليامز). |