Daha sıcak bir okyanus CO2 salar; aynen sıcak bir Coca-Cola gibi. | TED | محيط أكثر احترارا يطلق ثاني أوكسيد الكربون، تماما كما تفعل كوكا كولا دافئة. |
Bu arada, Coca-Cola bu araştırmaya sponsor olmadı. | TED | بالمناسبة شركة كوكا كولا لم تدعم هذا البحث. |
Bana gelince, benim istediğim şey sadece terörizme gibi küresel bir markaymış gibi bakmak, diyelim ki Coca-Cola. | TED | من جهتي، كل ما أردته هو أن ننظر للإرهاب كما لو كان علامة تجارية عالمية، كوكا كولا مثلاً. |
Bunun Kola mı yoksa pepsi mi olduğunu bize söyleyebilir misin? | Open Subtitles | هل يمكن ان تخبرينا ان كان هذا بيبسي ام كوكا كولا |
Bir Kola istiyorum. | Open Subtitles | لا أعرف ، أنت تريد كوكا كولا فيخرج لك موسى كهربائى |
Bana dört kızartılmış tavukla bir Kola getir. | Open Subtitles | احضري لي اربع قطع دجاج مقلي مع كوكا كولا |
Ne var ki, iş o markaya darbe vurmaya geldiğinde, varsayalım teröristler Coca-Cola olsun ve biz de Pepsi, bizim Pepsi olarak Coca-Cola hakkında söyleyeceklerimize kimsenin inanacağını sanmıyorum. | TED | لكن عندما يتعلق الامر بالتقليل من قيمة العلامة التجارية، إن كان الإرهابيين هم شركة كوكا كولا ونحن شركة بيبسي، لا أظن أحداً سيصدق مانقول عن كوكاكولا، كوننا شركة مشابهة. |
Coca-Cola'ya ait, Schweppes için bir reklam yaptım, ve kanuna uygunluğu açısından son derece ilginçti. | TED | لقد قمت بعمل حملة إعلانية لشويبس, وهي كوكا كولا, وهذا كان شيقا للغاية من ناحية الجوانب القانونية |
ve karşılaştırıldığında, Coca-Cola 10 katına satılıyor. | TED | وفي مقارنة، علبة كوكا كولا 10 أضعاف سعر الحقنة. |
Aslında, bu sarı ilanın altında keşke silmelesermiş, görebilirdiniz, çünkü orada "Coca-Cola" yazılıydı. | TED | في الحقيقة اسفل تلك العلامة الصفراء كنت اتمنى لو انهم لم يزيلوها .. هنالك كان علب كوكا كولا .. |
O günlerde Coca-Cola'dan bile ünlüydük. | TED | لقد كنا نوزع بمنحى اكبر من شركة كوكا كولا في تلك الايام |
İsterseniz buna Coca-Cola yöntemi deyin, tamamen aynı yöntem. | TED | يمكننا ان نسمي تلك الطريقة طريقة كوكا كولا .. ان احببتم لقد كنا نتبع نفس الطريقة |
Ama aynı zamanda, sahip oldukları başka birşey de beni oldukça şaşırtıyor: Coca-Cola. | TED | لكني فوجئت بشئ واحد كان لديهم: كوكا كولا. |
Dale' e, iki paket Pall Mall ve fazladan bir Coca-Cola aldım. | Open Subtitles | سوف أحاسبكِ عن ثمن علبتان من البولمولز و واحد كوكا كولا زيادة تناولها ديل |
Coca-Cola uluslararasi bir kampanyaya baslamak uzere | Open Subtitles | شركة كوكا كولا متعمّقة في حملة دعائية عالمية |
Öteki ise dört kızartılmış tavuk ve bir Kola. | Open Subtitles | و الثاني يريد اربع قطع دجاج مقلي مع كوكا كولا |
Hadi ya. Bu baya bir Kola getir, Gary. | Open Subtitles | اوه , ياولد , احضر لهذا الرجل كوكا كولا , جاري |
Burada, Kola almaya devam etmenizi istemek için bulunuyorum. | Open Subtitles | أنا هنا اليوم لأطلب منكم الاستمرار في شراء كوكا كولا |
İşte bu Kola. Çok ünlüdür, herkes bilir. Ben Bob. | Open Subtitles | و هذا كل ما لدي, إنه كوكا كولا إنه مشهورٌ جداً و الكل يعرفه |
Akşam yemeğinde hamburger, patates kızartması, dondurma ve Kola vardı. | Open Subtitles | أكلنا البرغر والبطاطس, كوكا كولا والآيس كريم لتناول العشاء, |
Dört kızartılmış tavukla bir Kola. | Open Subtitles | اربع قطع دجاج مقلي و كوكا كولا |
Tabi, sizi ve ben biliyoruz ki Coca Cola daha iyi olan seçim. | TED | ولكننا نعلم جيدا ان " كوكا كولا " هي الخيار الافضل في امريكا |