| Fikrini değiştirmek ya da ona ne yapacağını söylemek için değil. | Open Subtitles | لأغير رأيها أو لأخبرها بما عليها أن تفعله .... و لكن |
| Ve daha sonra gelemeyeceğimi söylemek için tekrar aradım. Cevap vermedi. | Open Subtitles | ومن ثمّ اتصلتُ بها لأخبرها أنّي لن أتمكّن من الحضور، فلم تردّ |
| Dün gece beni aradı, buralarda olduğunu ve beni görmeye ihtiyacı olduğunu söyledi ama yemin ederim ki, yalnızca benden sonsuza kadar uzak kalmasını söylemek için dışarı çıktım. | Open Subtitles | إتصلت بي ليلة الأمس وقالت إنها قريبة من الحي واحتاجت لرؤيتي ولكني أقسم لقد خرجت فقط لأخبرها من إنها يجب |
| Ona ulaşıp, buraya geleceğimi söylemeye çalıştım, ama olmadı. | Open Subtitles | حاولت الوصول لها لأخبرها بأنني آت إلى هنا ولكن .. |
| Dün gece sadece bittiğini söylemeye gitmiştim. | Open Subtitles | لقد ذهبت إليها بالأمس لأخبرها بأن الموضوع أنتهى |
| - Pekala. İnfanta'nın odasına gidip, ona çıldırdığınızı söyleyeceğim. | Open Subtitles | أذهب إلى غرفة الاميرة لأخبرها بأنك أصبحت مجنوناً |
| Bak, önemli bir şey değil. Ajansa geldiğini söyleyeceğim. | Open Subtitles | اسمع، لا تقلق سأتّصل بالوكيلة لأخبرها أنّك هنا |
| En sevdiği çiçeğin açmak üzere olduğunu söylemek için içeri geliyorum. | Open Subtitles | آتي إلى الداخل لأخبرها بأن وردتها المفضلة تُزهر |
| Şartlarını kabul etmediğini söylemek için arıyorum. | Open Subtitles | سأتصل بها لأخبرها إنك لم توافق على الشروط |
| Ona Grayson'ın ağzımdan yılan zehrini emdiğini söylemek için çok mu geç yani? | Open Subtitles | هل هو متأخر لأخبرها أن غرايسن يمص سمّ أفعى من فمي؟ |
| Onun bilmemesi için 100 bin dolar istiyorduk, şimdi ona diğer gerçeği söylemek için 200 bin dolar diyorum. | Open Subtitles | والآن أطالب بـ200 ألف دولار لأخبرها بالحقيقة الأخرى |
| Ona söylemek için yarını bekleyecektim ama artık gerek yok sanırım. | Open Subtitles | كنت أنتظر حتى الغد لأخبرها لكني أعتقد أنني لست مضطرا لفعل ذلك الآن |
| Onu, çocuklarımın öldüğünü söylemek için aradım. | Open Subtitles | أتصلت بها لأخبرها أن أطفالى ماتوا أمى. |
| Sıradaki pizzanın ceset soslu olduğunu söylemeye cesaretim yoktu. | Open Subtitles | لم تكن لديّ شجاعة لأخبرها أنّها صنعت بنكهة جسد كامل |
| Bunu senin... yüzüne söylemeye geldim, aramızda yanlış anlaşılma olmasın, diye. | Open Subtitles | جئتُ إلى هُنا لأخبرها في وجهك. |
| Bunu senin... yüzüne söylemeye geldim, aramızda yanlış anlaşılma olmasın, diye. | Open Subtitles | جئتُ إلى هُنا لأخبرها في وجهك. |
| Ona söylemeye gitmiştim ama söyleyememiştim. | Open Subtitles | ذهبت لأخبرها ولكني لم استطع |
| Hatta gidip biraz daha pastırma koymasını söyleyeceğim çünkü kahvaltıyı üç kişi yapacağız. | Open Subtitles | أعتقد أنها كذلك. في الحقيقة, سأقوم لأخبرها بأن تزيد كمية اللحم المقدد، لأن ثمة ثلاثة سيتناولون الإفطار. |
| Hayır, ona gidip bu şekilde yürümediğini söyleyeceğim. | Open Subtitles | كلاّ، سأذهبُ لأخبرها أنَّ الأمور لن تنجح بيننا. |
| - Buffy bizi iyi kandırdı. - Kathy'yi arayıp oradan çıkmasını söyleyeceğim. | Open Subtitles | بافى " تغلبت علينا جيدا جدا سوف أتصل بـ " كاثى " لأخبرها أن تخرج من هناك |
| - Ona bunu söyleyeceğim. | Open Subtitles | سوف أذهب لأخبرها أنك قلت هذا - عودي إلى هنا - |