"لأنهُ" - ترجمة من عربي إلى تركي

• diye
• olduğu için
• - Çünkü
• Çünkü o
• da ondan
• çünkü bir
• çünkü zaten

Şimdi sen bu adamı şiddeti engelliyor diye serbest bırakıyorsun, ama iki mahkûm öldü.
أعطيتَهُ مُطلَق الصلاحيَة لأنهُ خَفَّفَ أعمالَ العُنف لكن ماتَ سَجينان

Adam alkış yapamıyor diye bir ayrıcalığı mı var?
إنه مُستثنى من المجاملات السخيفة اللعينة لأنهُ لا يمكن أن يصفق؟

Burası çok ferah olduğu için korkunç değil sanırım.
ربما لأنهُ مفتوح، ولكن هذا المكان لا يبدو مُخيف

Okuduğum kitapla aynı olduğu için gözüm takıldı.
لقد جذب نظري لأنهُ نفس الكتاب الذي أقرأهُ

- Çünkü... bütün hayatın boyunca benim yaptığım şeyi yapman gerekecek, saklanacak, korkuyla yaşayacaksın... ve kim olduğunu reddedeceksin.
لأنهُ سيكونُ عليكَ إمضاء بقيَة حياتِك تفعلُ ما فعلتُهُ أنا مُختبئاً و تكذِب و تعيشُ في خوفٍ و تُنكِرُ مَن تكون و تلكَ حياةٌ بِلا معنى.

Çünkü o zamanlar başka bir seçeneğimiz yoktu.
لأنهُ لَم يكُن لدينا خيارات أُخرى حينَها

Eğer söylemezsem hiç bir şey yapmazsın da ondan! Tam olarak ne kadar kalmış?
لأنهُ يبدو أنّهُ إذّ لمُ أخّبرُكَ ماذا تفّعل فلنّ تفّعلَ شيّئاً على الإطلاق

çünkü bir çıkış yolu olsaydı, kıçımda dumanlar tütüyor olurdu.
لأنهُ لو كانَ هُناك طريق للخروج، يجبُ أن تكونَ بُخارً

Kendini bil çünkü zaten başka bilinecek ne var ki?
إعرف نفسك ، لأنهُ ما الذي يستحقّ المعرفة أيضًا ؟

Kendisi iğrenç diye yediği iğrenç şey var ya?
القـذارة الـتي يحـبها لأنهُ مثير للإشمئزاز ؟

Eğer birini sırf şüpheli diye cezalandırırsak gereksiz şahsi ricalar ortaya çıkar ve durumu daha da karmaşıklaştırır.
أن قُمنا فقط بِمُعاقبة شخصً ما لأنهُ يبدو مُثيراً للشك فستحدثُ مُطالبات غير ضرورية وستجعلُ الوضع أكثر تعقيداً وأرباكاً

Yolda bir şeyler ters felan giderse diye...
آسف, لأنهُ إن حدث شيئاً ما خطأ على الطريق

Bu haksızlık olduğu için onları görüp duymadığımı söyleyerek olayı kapattım.
لقد أغلقت الأمر لأنهُ كان شيء غير عادل و قلت أنني سوف أثابر لأنني لا يمكنني أن أراهم أو أسمعهم

Cramer'ı erkeklerden hoşlandığı için dövme, beyaz olduğu için döv.
لا تَغلِب كريمَر لأنهُ يُحبُ الأولاد. لكن لأنهُ أبيَض

Jüri, Kramer'ı gay olduğu için suçladı.
لقد صَوَّتَت هيئَة المُحَلِفين ضِدَ كريمَر لأنهُ شاذْ

- Çünkü bunu bulduğumuzda zamanın hızla geçecektir, sen de bunu istiyorsun.
- لأنهُ عندما نعثرُ عليه سيجعلُ الوقت يمضي بسرعة، و هذا ما تُريدُه

- Çünkü gitmedi. - Yapmayacak değilim.
لأنهُ لم يعجبني- ليس الأمر في أنني لن افعلها-

- Çünkü aynı şeylere inanmasak da hala beraber olabiliriz.
-كلاّ ، لأنهُ مازال بإمكانِنا البقاءُ معاً ، حتى لو لم نُصدقَ الأشياء ذاتها

Soruyorum Çünkü o zamanlarda şüphelilerden biride oydu.
أنا أسئل لأنهُ كان أحد المشتبه بهم حينها.

Çünkü o zaman o saçmalıklara sadece senin yerine ikimiz de sıkışmış olurduk.
لأنهُ بهذا سيقع اثنان في المشاكل بدلاً من مؤخرتك الحزينة

O bir insan da ondan. Kaç tane Harvard'lı zeka küpü avukat onu susturmaya çalışsa da bunu değiştiremeyeceksiniz.
لأنهُ شخص ولا يهم كم من المحامين إستأجرت لنزع هذه الصفة عنهُ

Sanırım uyuyordu çünkü bir anda uyanıp çok sinirlendi.
أعتقدُ بأنهُ كان نائماً لأنهُ إستيقظ لتوهِ وغضب جداً..

çünkü zaten misillemede bulunmuş.
حسناً، هذا لأنهُ قد تكفَّلَ بالأمر أصلاً