Ve öğretim materyallerini güncel tutmak için hiçbir uygulama yok gerçekten. | TED | وبالفعل ليس هناك اي تدريب لإبقاء المواد التعليمية في تحديث مستمر. |
İngiliz'lerle Yerli'ler arasında bir köprü kurma düşlerini canlı tutmak için mücadele ettiler. | Open Subtitles | حيث كافحا لإبقاء حلمهما حيا في بناء جسرا ما بين الإنجليز و الهنود |
Bu paranın küçük bir miktarı. ...bu projeyi ayakta tutmaya yeterli olacaktır. | Open Subtitles | كمية صغيرة من هذا المال تكون كافيه لإبقاء المشروع واقفا على قدميه |
Sizin yolunuzun, Hong Kong'ı güvende tutmanın tek yolu olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أعتقد أن طريقتك هي الطريقة الوحيدة لإبقاء هونغ كونغ آمنة. |
Hatirlar misin elektrik gittiginde uçaklar çarpmasin diye onu camin önüne koymustuk? | Open Subtitles | تذكرين عندما انقطعت الكهرباء و وضعناه على النافذة .. لإبقاء الطائرات بعيداً |
"Sonsuz oyun"un tanımı. Nihai oyun kazanmak için oynamaktır, sonsuz oyun ise oynamaya devam etmek için oynamak. | TED | ذلك تعريف اللعبة اللانهائية. اللعبة النهائية هي اللعب للفوز، واللعبة اللانهائية تُلعب لإبقاء اللاعبين. |
Benim gibi o da dünyayı kendinden bir kol boyu uzakta tutma eğiliminde. | Open Subtitles | فهى مثلى ، تميل لإبقاء العالم بعيداً عنها |
Eh, burada bilmediğiniz bu boş kutuları orada tutmak için kapıcıya para verdiğimizdir. | Open Subtitles | حسنا الذى لا تعرفه هو أننا دفعنا للحارس لإبقاء تلك الصناديق الفارغة هناك |
Belli ki birileri bunu gizli tutmak için bayağı yatırım yapmış. | Open Subtitles | لا بدّ أنّ هناك من يفعل المستحيل لإبقاء هذا الأمر مخفياً. |
Birini bu evden uzak tutmak için bu tuzu dökmem gerekiyor. | Open Subtitles | أود فقط أن أضع هذا الملح لإبقاء شخص ما خارج المنزل |
Maliyeti düşük tutmak için o ve meslektaşları hayvansal protein kullanmamaya karar verdiler. | Open Subtitles | و لإبقاء التكاليف منخفضة، قرر هو و زملائه عدم استخدام البروتين الحيواني المصدر. |
Yakaladığım balıkları taze tutmak için buzdu onlar. Soğutucum bozulmuştu. | Open Subtitles | كان ثلجًا لإبقاء السمك الذي أصطاده باردًا، فلقد تعطّلت مبرّدتي |
Kutuyu burayı ayakta tutmak için kullandım. Şimdiyse Amanda aldı. | Open Subtitles | لقد استخدمتُه لإبقاء هذا المكان يعمل، والآن هو بيد أماندا. |
Ama çözdüğünde sermayenin yarısını altı ay içinde elde edebiliriz, bu da okulu en az bir yıl boyunca açık tutmaya yeter. | Open Subtitles | ولكن حين يفعل ذلك، سنستعيد خلال 6 أشهر نصف ما كان في صندوق الهبات، وهذا يكفي لإبقاء المدرسة مفتوحة لعام على الأقل. |
Her zamanki gibi, en zor şartlarda bile Zissou Ekibi'nin üyeleri, morallerini yüksek tutmanın bir yolunu buluyor. | Open Subtitles | كالعادة وحتى مع أصعب الظروف يجد أعضاء زيسو طرقاً لإبقاء المعنويات عالية |
Onlar doktorlara test yapmasınlar diye para ödüyor. Böylece harcamaları kısıyorlar. | Open Subtitles | أطباء منظمة الصحة لا يفحصون إنها طريقتهم لإبقاء التكاليف منخفضة |
Aşkımız hala devam ediyorsa bunu size borçluyuz. | Open Subtitles | إنه انت الذي يجب أن أشكره لإبقاء حبنا حياً. |
Ama vatandaşları sakin tutma çabaları ve normal bir şekilde davranmaları için destekle... | Open Subtitles | ولكن المحاولات لإبقاء المواطنين هادئيين وتشجيعهُم على أنْ يُحافِظوا على.. |
Yiyecek buldun, ama yalnızca bir kişiyi hayatta tutacak kadar var. | Open Subtitles | و قد عثرت على مصدر للطعام و الذي يكفي لإبقاء شخص واحد على قيد الحياة |
Küçük zihinli erkeklerin, kadınları evde tutabilmek için uydurdukları bir şeydir. | Open Subtitles | طريقة صغار العقول من الرجال لإبقاء النساء في المنزل بعيدا عن طريقهم |
Ve bilinçli seçme hakkımızı korumak için ne bedel ödeyeceğiz? | Open Subtitles | وأي سعر يجب أن يدفع لإبقاء قدرتنا للقيام بخيارات واعية؟ |
- Bu ne demek şimdi? - kapıları ne kadar - açık tutmamız gerektiği. | Open Subtitles | هذا كل مانحتاجه لإبقاء أبوبنا مفتوحه ولديك خطة؟ |
Ailenin güvende olmasının tek yolu, Dan'in parmaklıklar ardında kalması. | Open Subtitles | والطريقة الوحيدة لإبقاء عائلتك بأمان هي بأن يظل دان مسجونناً |
Eyalet Yapı Koruma Kurulu... tarihi eser olarak kalmasını istiyor. | Open Subtitles | لجنة حماية أبنية العاصمة تكافح لإبقاء هذا المكان كموقع تاريخي |
Ve iki numarada, bariz olarak, destekçilere olan bu bağımlılık, destekçileri mutlu etmek için, ince ve olduğundan daha az gösterilen, hatta kamufle edilen bir bükülme yaratmaktadır. | TED | ثانياً: من الواضح هذا الاعتماد على الممولين, ينتج إنحراف دقيق، مقَلل من قيمته و مُموَّه لإبقاء الممولين سعداء. |
Bu sırrı saklamak için rüşvet aldı. Ya da tehdit edildi. | Open Subtitles | الطبيب الجيد قد تم رشوته لإبقاء الأمر سرّا، أو تمّ تهديده. |
Bak, bunu gizli tutmayı istemem doğru değildi ve üzgünüm. | Open Subtitles | ,اصغي , طلبي لك لإبقاء علاقتنا سرية لم تكن مناسبة .وانا متأسفة |