Aynı zamanda, burada modern ürünleri üretmek için birçok imkanımızın olduğunu düşünüyordum, etnik olmayan, daha çok modern ürünler... | TED | في نفس الوقت، كنت أفكّر، حسناً هناك الكثير من الإمكانيات هنا لإنتاج سلع معاصرة بعيداً عن الإثنية، وأكثر معاصرة |
Fotosentez süreçlerini kullanarak bir yılda tükettiğimiz 30 milyar varil benzinin tekrar üretmek için Dünya'nın tam 500 yıla ihtiyacı var. | TED | من جهة النمو النباتي الضوئي٬ فإنها تتطلب 500 سنة من ذلك النمو لإنتاج ما نستخدمه٬ أي 30 مليار برميل في السنة. |
İnsanların o eski zamanlarda kırmızı renk üretmek için en etkili yolu bulmaları bize göre hala bir mucize. | Open Subtitles | ومازال يعجزنا كيف أنه .. في هذه العصور الوسطى إكتشف الناس أن هذه الطريقة الأكثر فعالية لإنتاج اللون الأحمر |
Yenilenebilir enerji kaynakları ve diğer enerji üretim şekillerini de aynı birimlerle ölçebiliriz. | TED | حسناً، نستطيع قياس مصادر الطاقة المتجددة بنفس الوحدات والأشكال الأخرى لإنتاج الطاقة بنفس الوحدات |
Bu gıda üretimi için ormanları kesmemiz gerekmediği anlamına gelir. | TED | وهذا يعني أننا لسنا بحاجة إلى قطع الغابات لإنتاج الغذاء. |
Bu organizmalar, daha sonra yakıt veya ilaç üretmek üzere düzenlenebilir de. | TED | كما يمكن تصميم تلك الكائنات وراثياً لإنتاج الدواء أو الوقود. |
Yani bu 8 fit büyüklüğündeki robotu yapmak için binlerce dolar ve yüklü işgücü harcandı. | TED | أقصد، الآلاف من الدولارات والكثير من ساعات العمل صرفت لإنتاج هذا الروبوت بثمانية أقدام. |
Ayrıca sahte bir DNA üretmek için yeterli araçlara sahip olduklarını da biliyoruz. | Open Subtitles | ولدينا فكرة ايضاً عن المعدات التي تحتاجها لإنتاج عينة دي إن ايه مزيفة |
Acı gerçek şu ki sadece tükettiğimiz şeylerin çoğunu boşa harcamıyoruz her yıl aldığımız kıyafetleri üretmek için de çok şey tüketiyoruz. | TED | والواقع المؤسف يخبرنا أنه بالإضافة إلى ما نهدره في استهلاكنا فنحن نستنفذ الكثير لإنتاج ما نشتريه من ملابس كل عام. |
Bu süreci çok daha çabuk gerçekleştirebilecek, daha hızlı bilgisayarlar üretmek için artık bu programları kullanıyoruz. | TED | ونحن الآن نستخدم تلك البرامج لإنتاج حواسيب أسرع بكثير بحيث نستطيع إجراء تلك العمليات بسرعةٍ أكبر. |
Böylece bedeni, çok miktarda yeni kemik üretmek için gerçekten de bize yardımcı katalist olarak kullanmış olduk. | TED | لذا كنا نستخدم الجسم فعلياً كمادة محفزة لمساعدتنا لإنتاج كمية كبيرة من العظام الجديدة. |
Havadan görüntüler, ormanların üç boyutlu bilgisayar modellerini üretmek için de kullanılabilir. | TED | ويمكن أيضا معالجة الصور الجوية لإنتاج نماذج ثلاثية الابعاد من نماذج حاسوبية للغابات. |
Niçin Henry Ford, siyah renkte olduğu sürece bitirilen herhangi bir Ford arabasını üretmek için seri üretim hattını icat etmek ihtiyacı duydu? | TED | لماذا كان على هنري فورد اختراع خط إنتاج لإنتاج سيارات فورد التي تأتي في مختلف الأشكال طالما أنها سوداء؟ |
Bunun sonucunda da ortaya içilebilir bir çözeltiye dönüşebilen ya da bugün bildiğimiz katı çikolatayı üretmek için kakao yağıyla karıştırılabilecek bir toz çıkmıştı. | TED | لتبقى البودرة التي يمكنُ مزجها في سائل قابل للشرب أو إضافتها لزبدة الكاكاو لإنتاج الشوكولاتة الصلبة التي نعرفها اليوم. |
İnsanlar 4.000 yıldan fazla bir süredir çimento üretmek için çeşitli tarifler kullanıyor olsalar da, betonun kendisi şaşırtıcı derecede kısa bir ömre sahiptir. | TED | بينما كان الناس يستخدمون وصفات متنوعة لإنتاج الإسمنت لأكثر من 4,000 سنة، الخرسانة ذاتها لديها عمر قصير بشكل مدهش. |
Yeni ürün ve servisler olabilirdi ama üretim sürecinde yeni bir tarz da olabilirdi. | TED | ربما تكون منتجات أو خدمات جديدة، ولكن قد تكون أيضاً طرق جديدة لإنتاج تلك المنتجات. |
Gıda üretimi için birtakım akıllıca yollar düşünmek zorunda olacağız. | TED | يجب علينا أن نفكر لنجد بعض الطرق الذكية جدا لإنتاج الغذاء |
Eğer bunu başarabilirsek beynin düşünce, duygu, eylem ve his üretmek üzere nasıl düzenlendiğini belki de daha iyi anlayabiliriz. | TED | إذا أمكننا الحصول على ذلك، ربما يمكننا الحصول على فهم أفضل لكيفية تنظيم الدماغ لإنتاج الأفكار والعواطف والأفعال والأحاسيس. |
Biyoteknoloji, müzik gibi hareketli bir iş yapmak için kullanılabilir mi? | TED | هل تُستخدم التكنولوجيا الحيوية لإنتاج عمل مؤثر كالموسيقى؟ |
Bu, altında imzası bulunan çalışan tarafından üretilen iş ürünü ve fikri mülkiyet için kanuni hak sunan oldukça standart bir sözleşme. | Open Subtitles | انه معيار عادل حيث يلقى بمطالبة قانونية لإنتاج العمل و الملكية العقلية التى صُنعت عن طريق الموظفين الموقعين أدناه |
Teknoloji yemek üretimine daha çok dahil oldukça yemeğin daha güvenli olacağını sanırsınız, daha kirli değil. | Open Subtitles | والمزيد والمزيد التكنولوجيا ويجري تطبيقها لإنتاج الغذاء انت تظن انها معاناه |
Şu anda, dünyadaki en büyük füzyon enerji üreticisi biziz. | Open Subtitles | نحن حالياً أكبر شركة لإنتاج الطاقة الاندماجية فى العالم |
Çünkü bu büyüklükte bir yıldızın demirden daha ağır elementler üretmesine yetecek sıcaklığı yoktur. | Open Subtitles | ببساطة لا يوجد طاقة كافية بالشمس لإنتاج عناصر أثقـل من الحديد |
Pornografinin beyni uyararak endomorfin salgılayarak ağrıyı azaltması mümkün. | Open Subtitles | من المحتمل أن الخلاعة يمكن أن تكون حافز لإنتاج الإندوفين المقلل للألم |