Sürüngen, kurbana enzim fışkırtıyor geriye sadece beklemek kalıyor. | Open Subtitles | لذا الزاحف يرشّ ضحيّته وبعد ذلك كلّ له لإنتظار. |
O zaman, filmi beklemek zorunda kalacaksın. | Open Subtitles | إذاً ، أعتقد أنكِ ستضطرين لإنتظار صدور الفيلم |
Nöroşirurji için bekleyecek zaman olmadığı için ben yapıyorum. | Open Subtitles | ليس لدينا وقت لإنتظار قسم الأعصاب لذا سأُجري الجراحة |
Öyle. Bunu tedavi etmek için bekleyecek zamanımız yok. | Open Subtitles | علاج لإنتظار الوقت نملك ولا به, مصابة أنتِ |
- Jessi, dışarıda beklememiz gerek. - Hiçbir yere gitmiyorum. - Jessie... | Open Subtitles | جيسي , نحتاج لإنتظار في الخارج - لن اذهب لأي مكان - |
Sıvışmadan önce, bizimkilerin alışverişe gitmesini beklemem gerekti. | Open Subtitles | اضطررت لإنتظار والداي أن يذهبا إلىالمتجر.. قبل أن أتمكّن من الخروج .. |
Pilotları beklemeye gerek yok.Hemen fırlatın | Open Subtitles | ليس هناك حاجة لإنتظار . الطيارون . أطلقهم فوراً |
fakat insanların çeklerin gelmesini beklemesi için çok odası yok ya da postayla gelmesini söylememeliyim. | Open Subtitles | لكن الناس ليس لديها مكان لإنتظار قدوم الشيكات أو يجب القول بأنها لا تأتي .عن طريق البريد |
- Ayrıca cevap için birkaç yıl beklemene gerek yok. | Open Subtitles | لست مضطراً لإنتظار عامين لكي ترد مكالماتي |
Kusura bakma, babamın Ruslarla Soğuk Savaş'a girmesini beklemek zorunda kaldım. - Arkadaşın kim? | Open Subtitles | آسفة، اضطررتُ لإنتظار أبي ليسدّ الحرب الباردة مع الروس. |
Böyle bir kadını beklemek için neler verirdim biliyor musun? | Open Subtitles | أتعلم مالذي مستعد أن أعطيه لإنتظار إمرأة كتلك ؟ |
Ambulansı beklemek için zaman yok. | Open Subtitles | لكن ليس لدينا متسع من الوقت لإنتظار الإسعاف |
Bu konuda ya da başka bir şeyde artık kararını beklemek zorunda değilim. | Open Subtitles | لستُ مُضطرّه لإنتظار بأن تُقنع عقلك بذلك أو بأي شيء آخَر، لهذا الأمَر، بعد الأن. |
Böyle bir orgazmı beklemek çok güzel. | Open Subtitles | شعور جميل لإنتظار هزة جماع مثل تلك. |
Kimsenin geri aramasını bekleyecek vaktimiz yok. Bulun onu. | Open Subtitles | إسمعا، ليس لدينا الوقت لإنتظار الرد على المكالمات الهاتفيّة، لذا جِداه. |
Zaten düzinelerce taze kadavram var. Sirasini bekleyecek. | Open Subtitles | في حوزتي العشرات من الجثث,سوف يضطرّ لإنتظار دوره. |
- Bebeği doğurt. - Gelişmeni bekleyecek zamanım yok. | Open Subtitles | ـ قومي بتوليد الطفل ـ ليس لديَّ وقت لإنتظار مواكبتكِ للأحداث |
Hastamın komite görüşmelerini bekleyecek vakti yok. | Open Subtitles | مريضتي ليس أمامها الوقت لإنتظار اللجنة لكي تقرر |
Pekâlâ, acil durum ekiplerini bekleyecek vaktimiz yok. | Open Subtitles | حسناً، ليس لدينا وقت لإنتظار خدمات الطوارئ -يجب أن ندخل بمفردنا |
Sonraki teslimatı beklememiz lazımmış. | Open Subtitles | الرجل قال لنا بأننا سنضطر لإنتظار طلبية الطعام التالية |
- Doğru anı beklemem gerekiyordu. | Open Subtitles | -لقد اضطررت لإنتظار اللحظة المناسبة |
Yardım için beklemeye gerek yok. Beni de götürün. | Open Subtitles | لا حاجة لإنتظار الدعم، خذني معك |
Biraz beklemesi gerekecek. Üzgünüm. | Open Subtitles | ستضطرين لإنتظار لوقتٍ اَخر، أعتذر. |
Castelroy'u beklemene saygı duyuyorum. | Open Subtitles | سوف أحترم اختيارك (لإنتظار عودة (كاستلوري |
Otobüse binmen gerekmez ki. | Open Subtitles | لذا أنت لست بحاجة لإنتظار الحافلة |