Ama hiçbir söz ya da tarif onu, tabancanın kusursuz zarafetine hazırlamaya yetmezdi. | Open Subtitles | ولكن لاشيء ، لا أي كلمة ولا أي وصف كانت يمكن أن تعطي العدالة إليه أو أعدته لتلك البندقية التي لاعيب فيها |
Süper modellerden, aktörlerden, kusursuz yeteneklerden bahsediyorum. | Open Subtitles | نحن نُناقشُ العارضات الكبيراتَ، الممثلون، موهبة لاعيب فيها. |
Onlara bu hızda ve büyüklükte bir trenin kusursuz olması gerektiğini söyleyip durdum fakat beni dinlemeyi kestiler. | Open Subtitles | استمريت بأخبارهم أن هذا التدريب كبير كان لزاماً عليه أن يكون لاعيب فيه لَكنهم توقفوا عن الإستماع لي |
kusursuz kadını yanlış fikirlerle tanıtmanın 13 yaşındaki şişman bir kıza neler yapacağı hakkında hiçbir fikrin yok. | Open Subtitles | أنت لَيْسَ لَكَ فكرةُ ما هي تَعمَلُ إلى a بنت بعمر 13 سنةً سمينة لكي يُقْصَفَ بالصورِ الخاطئةِ نِساءِ لاعيب فيهاِ. |
Onlar uzayı kucakladılar... ve bu yüzden, kusursuz bir yön bulma yeteneği... hediyesiyle ödüllendirildiler. | Open Subtitles | إعتنقوا الفضاءاً... ولذلك , هم كُافؤوا... بهديةِ لاعيب فيه إحساس الإتّجاهِ. |
9,5 milyonu pırlanta olarak. 2 karat, yuvarlak, renksiz, kusursuz. | Open Subtitles | إنها 95 في الماس قيراطين، لاعيب فيهم |
Seninle aynı odada olmamın tek nedeni yarın kusursuz olmana ihtiyacım olmasıdır. | Open Subtitles | أَنا وحيدُ في نفس الغرفةِ مَعك... لأن أَحتاجُك لِكي يَكُونَ لاعيب فيهَ غداً. |
Görünüşe bakılırsa, 19 yaşındaki Minnesotalı kızımızın kusursuz bir geçmişi var. | Open Subtitles | يبدو أن فتاتنا ذات بسجل لاعيب فيه(الـ 19 سنة من (مينيسوتا |
kusursuz, şef Webber. Tamamen kusursuz. | Open Subtitles | لاعيب فيها أيها الرئيس (ويبر) لاعيب فيها بالتأكيد |
Evet, kusursuz. | Open Subtitles | لاعيب به |