Gökyüzünden kafana bir şey düşmesini hiç istemezsin öyle değil mi? | Open Subtitles | لا تُريدُ أن يَصدُمَكَ شيء يَسقُطُ مِنَ السَماء، الآن أليسَ كذلك؟ |
Lütfen bir şey yapma. Hapse girmek istemezsin, değil mi? | Open Subtitles | ارجوك لا تفعل اي شيئ أنت لا تُريدُ دُخُول السجنّ،أليس كذلك؟ |
Kafanı kırmamı istemiyorsan, çeneni kapa ve dikkat et. | Open Subtitles | إذا أنت لا تُريدُ هزازَ الكوكتيلَ في لثثِكَ، سَكتَ ويَنتبهُ. |
Hayır. İstemiyorsan, gitmek zorunda değiliz. | Open Subtitles | لا نحن ليس من الضروري أن نَذْهبُ إذا أنت لا تُريدُ ذلك |
Ne yani, sen McManus'un kovulmasını istemiyor musun? | Open Subtitles | أنتَ تَقول إذاً أنكَ لا تُريدُ أن يُفصلَ ماكمانوس؟ |
Şey, aileni hayal kırıklığına uğratmak istemiyorsun, aramızda değillerse bile. | Open Subtitles | حَسناً، أنت لا تُريدُ الخَيبة أمل أبويك، حتى إذا هم لَيسوا هنا. |
Cully, hayatının geri kalanını bir yalan yüzünden hapiste geçirmek istemezsin. | Open Subtitles | كولي،أنت لا تُريدُ دُخُول السجنّ لبقية حياتكَ لما اكذب. |
Küsküyü istemezsin, değil mi? | Open Subtitles | أنت لا تُريدُ أن أستخدم العتلة، أليس كذلك؟ |
Bunun yanlış ellere geçmesini istemezsin. | Open Subtitles | أنت لا تُريدُ هذا وَقْع في المكان غير المناسب. |
Schillinger adamlarına onu görmezden gelmelerini söyledi... çocuk gittikçe yalnızlaştırılacak ve sen de bunu istemezsin. | Open Subtitles | قالَ شيلينجَر لأصحابِهِ أَن يَتجاهلوه لذلكَ يُصبحُ الصَبي مَعزولاً أكَُر فأكثَر، و أنتَ لا تُريدُ ذلك |
SOYLEYECEKLERiMi DUYMAK istemezsin, | Open Subtitles | الذي وَصلتُ إلى الرأي , أنت حقاً لا تُريدُ السَمْع |
Sihirbazı perdenin arkasında görmeyi istemezsin. | Open Subtitles | أنت لا تُريدُ رُؤية الساحرِ وراء الستارةَ. |
Eve kadar sırt üstü yüzmek istemiyorsan aşağı in. | Open Subtitles | لو أنت لا تُريدُ السِباحَة على الظهر للبيتِ، اَنْزلُ هنا. |
Beni dinlemek istemiyorsan dinleme. | Open Subtitles | أنت لا تُريدُ الإستِماع لي، لا تُستمعْ لي. |
Eğer, cinsel tacizden şikayet eden o çıtır benim programımı arasaydı, ona, "Eğer insanların sutyenini kapmasını istemiyorsan, giyme" derdim. | Open Subtitles | lf ذلك فرخِ الأَنين دَعاني، l'd رأي، " lf أنت لا تُريدُ عَضّ الناسِ حمالة صدركَ، لا يَلْبسُ واحد. " |
Kafanı kırmamı istemiyorsan, çeneni kapa ve dikkat et. | Open Subtitles | إذا أنت لا تُريدُ هزازَ الكوكتيلَ في لثثِكَ، سَكتَ ويَنتبهُ. |
İstemiyorsan, gitmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | أنت ليس من الضروري أن تَذْهبُ، تَعْرفُ، إذا أنت لا تُريدُ إلى. |
Ama yapmak istemiyorsan da gerçekten hiç önemli değil. | Open Subtitles | لكن إذا أنت لا تُريدُ مُوَاصَلَته، إعتقدْني، ذلك لَطِيفُ، أيضاً. |
Ama o parayla ne yapacağımı bilmek istemiyor musun? | Open Subtitles | لكن لا تُريدُ حتى أَنْ تَعْرفَ ماذا أنا كُنْتُ سأعْمَلُ بالمالِ؟ |
- Kalmak istemiyor musun yoksa? | Open Subtitles | أنت لا تُريدُ البَقاء، أليس كذلك؟ |
Allen, tatlım, Cape Cod'u görmek istemiyor musun? | Open Subtitles | ألين، هَلْ لا تُريدُ رُؤية كيب كود؟ |
Sevdiklerini hüsrana uğratmak istemiyorsun ama... bazen kaçınılmaz oluyor işte. | Open Subtitles | أنت لا تُريدُ الخَيبة أمل الناس تَحبُّ، لكن أحياناً هو حتميُ. |