Bir kar fırtınasının ortasında, tek motoru yanmış gece vakti , tamamen dolu bir F-22'yi indirdim yani benim için Endişelenme. | Open Subtitles | هبطت بطائرة ال اف22 بكامل بكامل حمولاتها ليلاً في وسط عاصفة ثلجية مع محرك واحد مشتعل لذلك لا داعي للقلق عني |
Tamam, Endişelenme. İkisi gidene kadar uzanırım. | Open Subtitles | لا داعي للقلق الان سوف أقوم بإلهائم حتى يذهب كلاهما .. |
Hayır, henüz yok ama Merak etme, bunu hallederiz. | Open Subtitles | أوه ، لا ، لا. لكن لا داعي للقلق.سنرتيب ذلك |
Güvenlik önlemi aldım, yani Endişelenmene gerek yok. | Open Subtitles | لقد وضعت حراسة أمنية لهم لذا لا داعي للقلق |
Zaten üniversiteyi kazanamayacaklarından, çocuklar için Endişelenmeye gerek yok. | Open Subtitles | لا داعي للقلق حول تدريبهم الداخلي لانهم بالتأكيد لن يذهبوا للجامعة |
Merak etmeyin. Bu işi halledeceğiz. Hadi. | Open Subtitles | لا داعي للقلق لا داعي للقلق سوف نصحح الأمور هيا |
Sorun yok hayatım. Bu adamlar FBI'dan. | Open Subtitles | لا داعي للقلق يا عزيزتي إنهما من المباحث الفدرالية |
Ben burada gayet iyiyim. Benim için endişelenmenize gerek yok ama kontrol için teşekkürler. | Open Subtitles | لا داعي للقلق على ولكن شكراً على السؤال. |
"Endişelenme. Onlar çok geleneksel, emin ol" | Open Subtitles | لكن لا داعي للقلق إنهم أروستقراطيين جداً ، لاشك |
Endişelenme. Annem, gelecek seneki mezuniyete dek kalmaya söz verdi. | Open Subtitles | لا داعي للقلق , لقد وعدتني والدتي بالبقاء هنا حتّى موعد تخرّجي السنة القادمة |
Pek keyifli. - Buna uygun olduğumu sanmıyorum. - Endişelenme. | Open Subtitles | يا سيدى لا أظنني مؤهلاً لذلك لا داعي للقلق |
Endişelenme. Seni sadece kullanıyor. Sana ihtiyacı var. | Open Subtitles | لا داعي للقلق هو يستغلّك فقط لأنه يحتاجك |
Bu gayet normal. Merak etme. Ayaklarını uzat. | Open Subtitles | هذا طبيعي جداً، لا داعي للقلق فقط لا تقفي على قدميك |
Ama Merak etme, araya biraz mesafe koymasını söyledim. | Open Subtitles | لا داعي للقلق بأمره بعد الآن. قلت له أن يبقي بعيدا. |
Merak etme, bu serbest muhabirlik işi. | Open Subtitles | لا داعي للقلق .. إنها صحيفة مستقلة متشددة |
Daha fazla Endişelenmene gerek yok artık. | Open Subtitles | لا داعي للقلق حول هذا الموضوع بعد الآن , وبالرغم من ذلك. |
Ama Endişelenmeye gerek yok... patron burada. | Open Subtitles | ولكن لا داعي للقلق, لأن الرئيسة هنا |
Sakın Merak etmeyin, yeni cankurtaranı tercihleriniz konusunda bizzat bilgilendireceğim. | Open Subtitles | لكن لا داعي للقلق , سأتأكد من أنّ عامل الإنقاذ الجديد متطلّع بالكامل على طريقة تفضيلكِ للأشياء |
Sorun yok. Sadece baypas alarmı veriyor. | Open Subtitles | لا داعي للقلق انه مجرد الانذار من أجل عملية التخطي |
Bir şey bilmek konusunda endişelenmenize gerek yok. | TED | لا داعي للقلق بشأن معرفة أي شيء |
Endişeye gerek yok. O kan emicilerden yüzlercesini alt edebilirim. | Open Subtitles | لا داعي للقلق يمكنني أن أسقِط مئة من مصاصي الدم هؤلاء |
Sorun değil şekerim, bence o sana uygun değildi. Hadi dondurma alalım. | Open Subtitles | لا داعي للقلق , لا أظن أنه الشخص المراد دعنا نجلب بعض المثلجات |
Peki, artık bu tarz şeyler için endişe etmene gerek yok, oldu mu? | Open Subtitles | حسنا, لا داعي للقلق من مثل هذه الأمور مستقبلاً |
Ama endişelenmeyin, konuşmamı, cinsiyetçi ve ırkçı makinelerin yönettiği bir dünyaya doğru ilerlediğimizi söyleyerek bitirmeyeceğim. | TED | لكن، لا داعي للقلق. لن ينتهي هذا بإخباري إياكم أننا متجهون نحو عالم تحكمه آلات عنصرية. |
Durumumuz iyi, güvendeyiz, Endişelenecek bir şey yok. Yarın konuşuruz. | Open Subtitles | نحن بخير وبسلامة لذا لا داعي للقلق أتحدث إليك غدا |