Şu andan itibaren olumlu düşüncelerden başka bir şey yok. | Open Subtitles | أجل . لا شيء سوى الافكار الإيجابية من الآن فصاعدا. |
Enkazdan başka bir şey yok. Sağlam bir savaş çıkmış olmalı. | Open Subtitles | لا شيء سوى أنقاض وغبار لا بدّ وأنها كانت معارك كثيرا |
Kumdan başka bir şey yok. Kürekle bulması yıllar alır. | Open Subtitles | لا شيء سوى الرمال يُمْكِنُ أَنْ يَستغرقَ السَنَواتَ لتحريكها |
İnsanın iğrenç doğasından başka bir şey değil. | Open Subtitles | لا شيء سوى الأكثر سوءاً في طبيعةِ الإنسان |
O sert vampir kabuğunun altında pamuk gibi birinden başka bir şey değilsin. | Open Subtitles | تحت هذا المظهر الخارجي القوي كمصاص دماء أنك لا شيء سوى كتلة حنان |
İçindeki pislik dışında bir şey yok. | Open Subtitles | لا شيء سوى الفوضي بداخلها |
Yine mi Mısır? Piramit ve kumlardan başka bir şey yok. | Open Subtitles | مصر مرة أخرى ، لا شيء سوى أهرامات ورمال. |
Yine mi Mısır? Piramit ve kumlardan başka bir şey yok. | Open Subtitles | مصر مرة أخرى ، لا شيء سوى أهرامات ورمال. |
Bugün faturadan başka bir şey yok, pis kokulu sürtük. | Open Subtitles | لا شيء سوى يُحاسبُ اليوم، الصعلوك الكريه الرائحة. أَعْرفُ. |
Kapıkolundaki parmak izlerine şimdii baktım, kirden başka bir şey yok. | Open Subtitles | لقد مسحت بصمات مقبض الباب لا شيء سوى اللطخات |
Enteresan biri ve mayodan başka bir şey yok. | Open Subtitles | الإشاعات حقيقية لا شيء سوى بدلة استحمام وكعك التوفي |
Yeterince beslemiyorsun. Abur cuburdan başka bir şey değil. | Open Subtitles | أنت لا تطعمه كفايته, لا شيء سوى المواد الحافظة |
Teğmen Tyler, veya onun olduğu fikri, kimyasal yerleştirmeden başka bir şey değil. | Open Subtitles | أعتقد أن ذلك الملازم تايلور أو فكرته لا شيء سوى غرس كيمائي في الذهن |
Evet ve detaylı bir safsatadan başka bir şey değil. | Open Subtitles | أجل، وبكُلّ الإشارات إنه لا شيء سوى خدعة مُتقَنة |
"Sen pis bir zenciyle yatan fahişeden başka bir şey değilsin, pis bir zenciyle yatan fahişe, pis bir zenciyle yatan fahişe. " | Open Subtitles | أنت لا شيء سوى قذرة عاهرة عاشقة زنجي قذرة عاهرة عاشقة زنجي قذرة عاهرة عاشقة زنجي |
Erkekliğini ispatlamaya çalışan bir çocuktan başka bir şey değilsin sen. | Open Subtitles | أنت لا شيء سوى فتى .. يحاول الإثبات أنه رجل |
- Manyetik parazit dışında bir şey yok. | Open Subtitles | لا شيء سوى تشويس مغنطيسي. |
İnsanlar buna çabucak alıştı. Sonra tasarımcılardan oluşan bir ekip kurup onları Amerika'ya gönderdik. Ve onlara sadece bir bütçe, bir dizi bilgisayar çıktısı, bir zaman çizelgesi verdik. | TED | و كذلك إنضم الناس فيها. و جمعنا فريقاً من المصممين, و أرسلناهم الى أمريكا. و أعطيناهم ميزانية, و قائمة بالأشياء التي يجب عليهم أن ينجزوها, و جدول عمل, و لا شيء سوى ذلك. |
Hava ve su az, kayalardan başka birşey yok etrafta. | Open Subtitles | لا يوجد الكثير من الماء أو الهواء، لا شيء سوى صخور للعيش عليها. |
Bu zayıf aşı dışında hiçbir şey. Neden bir sır gibi saklandığını anlayabiliyor musun? | Open Subtitles | ليس لنا دفاع ضد هذا لا شيء سوى لقاح ضعيف |
Onunki değildi. Yedek lâstik ve bir palto. Arabada başka bir şey yoktu. | Open Subtitles | كان صندوقه مرتباَ لا شيء سوى إطار بديل وسترة مطر لا شيء آخر في السيارة |
Buradan, dostum... bin kilometre içinde kum ve taştan başka hiçbir şey yok. | Open Subtitles | من هنا لا شيء سوى رمال وصخور لألف كيلومتر آخر |