Prens olduğunu öğrenince, yüzlerindeki ifadeyi görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا يسعني الانتظار حتى أرى تعابير وجهيهما حين يكتشفان أنه الأمير |
Yeni şarkılarımızı duymanız için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا يسعني الانتظار حتى تسمع بعض كتاباتي الجديده |
Tony Hawk Kauai'de bir haftadan fazla tatili seçtiğinde onun yanardağ küpürlerini yediğini görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا يسعني الانتظار حتى اجعلها تأكل التراب البركاني عندما يقوم توني هوك بالتبرع بأكثر من اسبوع في كواي |
Kuzeydeki topraklarımın başına geçmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا يسعني الانتظار حتى أتحكم بأرضي الشمالية وأكوّن بلاطي الخاص. |
Şahsen buradan kurtulmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | شخصيًا، لا يسعني الانتظار حتى أبتعد من هنا |
-Hitler'i görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا يسعني الانتظار حتى ألتقي هتلر |
Bir aile olmamız için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا يسعني الانتظار حتى أحظى بعائلة معك |
Başlamak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | في الواقع, لا يسعني الانتظار حتى أبدأ. |
"Millie'ye söylemek için sabırsızlanıyorum" diye düşünüyordum. | Open Subtitles | لقد كنت أفكر بـ" لا يسعني الانتظار حتى أخبر (ميلي)" |
Onlara söylemek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا يسعني الانتظار حتى أخبرهما |
Paris için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا يسعني الانتظار حتى أصل (باريس)، |