Çırpınıp durma, yapacak bir şey arama. | Open Subtitles | توقفي عن كثرة الحركة والبحث عن شيء لتفعليه |
Bütün param gidecek! - Yarına yapacak pek fazla bir şey kalmayacak. | Open Subtitles | ـ لا أعتقد أن لديكِ ما يكفى لتفعليه غدا ـ تماماً |
Ama gelinliğin hâlâ hazır değil. Kendine yapacak bir iş bul. Yürü. | Open Subtitles | و لكن الفستان مازل غير جاهز ، لذا فعليك أن تجدى شيئاً آخر لتفعليه بنفسك ، هيا |
yapılacak çok şey var, Larita. Biniyorsun, değil mi? | Open Subtitles | هناك الكثير لتفعليه يا لاريتا أتستطيعين الركوب؟ |
- Senin yapabileceğin bir şey yoktu. - Sana gerçeği söyleyebilirdim. | Open Subtitles | لم يكن بيدك شىء لتفعليه كان بيدي أن أخبرك الحقيقة |
Her gün, belirli bir saatte rutin olarak yapman gereken bir şey gibi. | Open Subtitles | إنه يمنحكِ شيئاً لتفعليه يومياً, مرّة في اليوم. |
Çok az yiyecek var. Bütün gün yapacak başka bir şeyin yoktu. | Open Subtitles | انه مجرد طعام قليل , لايوجد لديك شئ لتفعليه طوال اليوم |
Sürekli çalışmanın yanı sıra yapacak güzel bir şey. | Open Subtitles | سأعطيك شئ جيد لتفعليه بدلا من العمل طوال الوقت |
Biliyor musunuz, çocuklar olduğunda yapacak çok şey olacak. | Open Subtitles | حسنا،تعرفي سيكون هناك الكثير لتفعليه عندما يكون لديكي اطفال هذا المنزل جيد للاولاد |
Tüm hayatını bana bakarak harcadın. Artık ölüsün ama hâlâ yapacak daha iyi bir işin yok. | Open Subtitles | قضيتِ حياتكَ تعتنين بي، و الآن وها أنتِ ميّتة لستِ تجيدين شيئاً أفضل لتفعليه |
Benim için sorun olmaz, eğer yapacak daha iyi bir işin yoksa. | Open Subtitles | أنا لا أمانع إذا لم يكن لديك شيء أفضل لتفعليه |
Beni takip etmekten başka yapacak daha iyi bir şeyin yok mu? | Open Subtitles | ليس لديكِ شيء أفضل لتفعليه بدلاً من ملاحقتي ؟ |
yapacak başka bir işin var mı? | Open Subtitles | ماذا ؟ هل لديك شئ آخر لتفعليه ؟ |
Cuma geceleri yapacak daha iyi şeylerin yok mu? | Open Subtitles | ألا يوجد شيء أفضل لتفعليه ليلة الجمعة؟ |
yapacak bir işin yoksa, git Bruce'a bir bak. | Open Subtitles | اذا لا شيئ لديك لتفعليه يمكنك تفقد بروس |
yapacak daha önemli işlerin var gibi. | Open Subtitles | يبدو أن لديكِ شيئاً ما لتفعليه |
yapacak daha iyi bir işin yok cidden sanırım. | Open Subtitles | يبدو بأنك لا تملكين ماهو افضل لتفعليه |
Durmasını istiyorsan bazen yapılacak en kolay şey, gülüyormuş gibi yapmak oluyor. | Open Subtitles | إذا أردتيه أن يتوقف، فأسهل شيء لتفعليه هو أن تتظاهري بالضحك |
Biliyorsun, burada, Charm şehrinde de yapılacak şeyler var. | Open Subtitles | اتعرفين، هناك الكثير لتفعليه هنا في مدينة شارم |
Düğün için yapılacak çok şey var! | Open Subtitles | لديكِ الكثير لتفعليه من أجل حفل الزواج |
yapabileceğin bir şey yoktu bana yeni bir reçete yazacak değilsin ya? | Open Subtitles | حسناً لم يكن هناك بيدك لتفعليه لم يكن الأمر كأنك يمكنك كتابه روشته إخرى |
Burada beklemekten başka yapabileceğin bir şey yok | Open Subtitles | لا يوجد شيء أخر لتفعليه هنا غير الانتظار. |
- Bunu yapman doğru olmaz. | Open Subtitles | إنه فقط ليس بالشيء الصحيح لتفعليه. |