Adeta suyun sıkışması gibi evrenin matematiğini birleştirmek için çabalarını sundukları yerdi. | Open Subtitles | و عند هذه المرحلة جهودهم لتوحيد رياضيات الكون لم تحرز أي تقدم |
Sevgili misafirler, burada tanrının huzurunda bu adam ile bu kadının gönül bağlarını ölüm onları ayırana kadar evlilik bağıyla birleştirmek için toplandık. | Open Subtitles | أيها الأعزاء نجتمع هنا أمام ربنا الله وهذه الرفقة لتوحيد هذا الرجل وهذه المرأة |
Bu yeni bulunan parçacıkları kullanarak, bilim adamları Einstein'ın kuvvetleri birleştirme rüyasına yaklaşıyorlardı. | Open Subtitles | وباستخدام هذه الجزيئات المُكتشفة حديثاً العلماء كانوا يقتربون من حلم اينشتين لتوحيد القوى. |
Einstein'ın tüm kuvvetleri ve tüm maddeyi birleştirme rüyasını gerçekleştiremezlerdi. | Open Subtitles | لتوحيد كل القوى وكل المواد. إن هذه النظرية الجديدة الجذرية |
Ne yaptıysam ülkemi birleştirip daha güçlü olmamız için yaptım. | Open Subtitles | أيا كان ما فعلته.. فقد قمت به لتوحيد بلادنا -لجعلنا أقوى |
Bugün burada, sekizinci Henry ve Leydi Jane Seymour'un evliliklerine tanıklık etmek için bir araya geldik. | Open Subtitles | في الحلقات السابقة لقد أتينا إلى هنا لتوحيد هنري الثامن |
Kuzeye doğru git, artık müttefikiz güçlerimizi birleştireceğiz, böylece barış ve sukunet sağlanacak. | Open Subtitles | سوف نذهب شمالآ للإنضمام لحلفائنا الجدد لتوحيد القوات لإحلال السلام والهدوء |
Kore Yarımadasının birleşmesi için bir yol haritası oluşturmak istiyorum. | Open Subtitles | الذي أريده هو إيجاد خارطة طريق لتوحيد شبه الجزيرة الكورية |
Amulet'i birleştirmek için... büyü gücü gerekir. | Open Subtitles | فهذا يتطلب فارساً خارق القوى لتوحيد التعويذة |
Neredeyse bu kayıp çocukları birleştirmek için gönderilmiş bir melek gibiydi. | Open Subtitles | ارسلت لتوحيد هذه الفرقة من الاولاد الضائعين ثيو.. هلا مررت لي تلك القطع الصفراء؟ |
Ülkeyi sizin hükümetiniz etrafında birleştirmek için gereken her şeyi yapacağız. | Open Subtitles | سنفعل كل ما يلزم لتوحيد البلاد حول حكومتكم |
Aşağı Dünya'yı birleştirmek için yaptığımız her şey, boşa gitmiş olacak. | Open Subtitles | كل شيء فعلناه لتوحيد العالم السفلي سوف يتبدد |
Fizik yasalarını birleştirmek için ben ve dünya çapındaki pek çok başka fizikçi tarafından yeni bir yaklaşım izleniyor. Buna Süpersicim Kuramı deniyor. | TED | في عصرنا، فإن مقاربة جديدة لتوحيد قوانين الفيزياء تم السعي وراءها من قبل فيزيائين من أمثالي، و من أمثال آخرين من أنحاء المعمورة، تسمى نظرية الأوتار الفائقة. |
ve o günden sonraki yıllarda, onun tüm kuvvetleri tek bir teoride birleştirme rüyası da onunla ölmüş gibi görünüyordu. | Open Subtitles | ولعدة سنوات ظهر أن حلم اينشتين لتوحيد القوى فى نظرية مفردة .مات معه |
Amulet'i birleştirme... yeteneğin varsa... | Open Subtitles | إذا كانت لديك القدرة لتوحيد تعويذة السلام |
Şehrimizi tekrar birleştirme ve bu şiddeti sonlandırma vaktidir. | Open Subtitles | لقد حان الوقت لتوحيد مدينتنا ووضع حد لهذا العنف الآن |
Excalibur'u birleştirip senin kaderini gerçekleştirebilirim artık. - Kılıcı ver bana. | Open Subtitles | "لديّ ما نحتاجه لتوحيد "إكسكالبر وإتمام إرثك، أعطني السيف |
Senin ve benim ailemin sürüleri birleştirip Marcel'le barış yapacaklarını duyunca kendi grubuyla beraber kafayı yedi. | Open Subtitles | حين اكتشف خطّة والديك ووالديّ لتوحيد القطيعين ومحاولة إبرام السلام مع (مارسل) وطاقمه... جنّ جنونه. |
Son olarak kuzeylilerin dövüş tekniklerini bir araya getirerek güneylilere aktardım. | Open Subtitles | واليانكنغ أيضاً وتهدّف لتوحيد غيرهم وأخيراً تم منحي مهارات أساليب الشمال و أوصلتهم للجنوب |
Kuzeyli bir general ve güneyli bir asker Birleşik Devletleri bir araya getirmek için beraber çalışacağız. Bu ülkenin buna ihtiyacı var. | Open Subtitles | الجنرال الشمالي والجندي الجنوبي، يعملان معا لتوحيد الولايات المتحدة، وهو ما تحتاجه هذه البلاد |
Kuzeye doğru git, artık müttefikiz güçlerimizi birleştireceğiz, böylece barış ve sukunet sağlanacak. | Open Subtitles | سوف نذهب شمالآ للإنضمام لحلفائنا الجدد لتوحيد القوات لإحلال السلام والهدوء |
Hükümetin yeniden birleşmesi için desteklenşyor | Open Subtitles | مؤيداً لتوحيد حكومته |