Yürüyüp geçtiğim kapıları açmak için hayatlarını bile feda etmiş olanların omuzlarında durduğum gerçeğini çok takdir ediyorum. | TED | أنا ممتن للغاية لحقيقة أنني الآن أحذو حذو أولئك الذي ضحوا بحياتهم لفتح الأبواب التي مررت من خلالها. |
Tüm avcı uçaklarımızı, bombardıman koluna karşı savaşa sokabildiğimiz gerçeğini de söylemek gerekir. | Open Subtitles | بالأضافة لحقيقة أنه كان بأمكاننا إستدعاء جميع مقاتلاتنا لأعتراض القاذفات المعاديه |
gerçeği söylemek gerekirse ciddiyim, hiç bir şey imkansız değildir. | Open Subtitles | لحقيقة أنه ليس هناك أقصد , مطلقاً وجود شيء مستحيل |
Mutlak gerçeğe ve insanoğlunun cevap aradığı sorulara ışık tutacak kesin kanıtlara ulaşmanın bundan başka hiçbir yolu yoktu. | Open Subtitles | لا يوجد طريقة للوصول لحقيقة مطلقة حجة ثابتة |
..çok genç, çok kadınsı ve çok çaresiz oluşu gerçeğine.. | Open Subtitles | حسنا، لحقيقة انها صغيرة للغاية، وكذلك أنوثتها وحتى قليلة الحيله. |
Çünkü onlar ışığın, gökkuşağının tüm renklerinden oluştuğu gerçeğinin görsel bir yansımasıdır. | Open Subtitles | لأنها تمثيل بصري لحقيقة ان الضوء مكوّن من جميع الوان قوس قزح |
Ve buradan da çok açık olarak görülmektedir ki, avukatların hırsızlıkta bir payı yoksa, çalıntı dökümanlar gerçekte kabul görürler. | Open Subtitles | و يظهر هنا بوضوح جداً أن الوثائق المسروقة في لحقيقة يؤخذ بها إذا لم يلعب المحامي دوراً في السرقة |
Golden Gate köprüsünden kendilerini atmak istedikleri gerçeğini saklamak hayatlarında belirgin olarak yer almış. | Open Subtitles | كل واحد لكن لحقيقة أنهم ألقوا أنفسهم فقط خارج جسر جولدن جيت |
Bütün vücut sıvılarını test ettiniz, beynine baktınız, mezardan çıkartarak bir cesedin mahremiyetine zarar verdiniz, ama hâlâ orada olmayan şeyleri gördüğü gerçeğini gözden kaçırdınız. | Open Subtitles | لقد عاينتم كل سائل في جسمها وفتشتم في دماغها اعتديتم على حرمة الجثث، وحفرتم قبراً لكنكم لم تنتبهوا لحقيقة |
Bu, bu çocuğun babası olduğum gerçeğini değiştirmeyecek. | Open Subtitles | ذلك ليس بمغير لحقيقة انني الأب لذلك الطفل. |
Bu, aynı olayı, iki farklı rahibin kendine mal etmesi ve siyasi bir gerçeği iki farklı dinin devralması açısından kayda değer bir örnektir. | TED | إنه مثال ملحوظ لاعتمادين كهنوتيين مختلفين لنفس الحدث، استحواذان دينيان مختلفان لحقيقة سياسية. |
Yerlilerin besinlerini topraktan edindiklerini görmek bana şu gerçeği keskin bir şekilde gösterdi ki... | Open Subtitles | مشاهدة السكان المحليين يأخذون غذائهم من أرضهم جعلتني مدركة تماما لحقيقة أنني أتفوه بكلمات فقط |
Yerlilerin besinlerini topraktan edindiklerini görmek bana şu gerçeği keskin bir şekilde gösterdi ki... | Open Subtitles | مشاهدة السكان المحليين يأخذون غذائهم من أرضهم جعلتني مدركة تماما لحقيقة أنني أتفوه بكلمات فقط |
Mutlak gerçeğe ve insanoğlunun cevap aradığı sorulara ışık tutacak kati kanıtlara ulaşmanın hiçbir yolu yoktu. | Open Subtitles | لا يوجد طريقة للوصول لحقيقة مطلقة حجة ثابتة |
Tüm bu gezegenler, Dünya da dâhil olmak üzere varlıklarını bu gerçeğe ardındaki göktaşlarına borçludurlar. | Open Subtitles | جميع الكواكب، حتى الأرض تدين بوجودها لحقيقة وجود كويكباتٍ حينها |
Bir saat sonra politikaya atılma hayalini gerçeğe dönüştürebilecek insanlarla yemek yiyeceksin. | Open Subtitles | سيكون لديك غذاء خلال ساعة مع أشخاص الذين يمكنهم تحويل طموحك السياسي لحقيقة |
En azından ölümün geldiği gerçeğine bu kadar kör yaklaşmazlardı. | Open Subtitles | على الأقل هم لم يكونوا غير مدركين لحقيقة إقتراب الموت. |
Bence kaybedeceğimiz gerçeğine kendini hazırlamalısın. | Open Subtitles | أظن أنه يجب أن تعدي نفسك لحقيقة أننا سنخسر القضية |
Benim aslında bir Japon köylüsü olmadığım gerçeğine dikkatinizi çekebilir miyim? | Open Subtitles | هل أنبهك لحقيقة أنني حقا لست بفلاح ياباني |
Senin sadece dokuz aydır burada olduğun gerçeğinin farkındayım. | Open Subtitles | أنا فقط مدرك لحقيقة أنك هنا منذ تسعة أشهر فقط |
Burayı kurmaya yardım ettiğin gerçeğinin farkındayım... ancak ortaklarımız soytarılıklarınla burayı parçalamana izin vermeyecekler. | Open Subtitles | مع الاعتبار الكامل لحقيقة انك ساعدت فى بناء هذا المكتب الا ان الشركاء هنا لن يسمحوا لك ان تهدمه بتهريجك |
Hank'in gerçekte kim olduğunu öğrenmesinden daha tehlikeli bir şey varsa o da bunu başka birinin öğrenmesidir. | Open Subtitles | الشى الاكثر خطورة من اكتشاف هانك لحقيقة من هو بالفعل هى ان يكتشف ذلك شخصاً اخر |
Ve bunun bir kısmı, aslında, ekonomik gerilemeden kaynaklanıyor. | TED | وبعضا من هذا يرجع لحقيقة أننا واجهنا ركودا إقتصاديا |