Bu örnekta, hastada kan şeker seviyesi nedeniyle hafif bir diyabet riski var. | TED | في هذه الحالة المريض معرض لخطر بسيط للاصابة بالسكري بسبب مستوى الجلوكوز لديه |
Babam, sınır dışı edilme ve işsizlik riski taşıyan konularda kitap yazmamdan mutlu olmadığını söylemişti. | TED | أخبرني والدي أنه غير سعيد مني لكتابتي كتابًا يعرضني لخطر الترحيل والبطالة. |
Neden Yaşlı masum bir cadı feda veya tehlikeye Büyülüler koydu? | Open Subtitles | لماذا سيضحي رجلاً حكيماً بساحرة بريئة أو يعرّض المشحورات لخطر ؟ |
Şu an dünyada solucanlar yüzünden risk altında olan 1,7 milyar insan var. | TED | حاليًا، لا يزال هناك 1,7 مليار شخص في العالم معرضين لخطر الإصابة بالديدان. |
Aslında 65 desibel, bu büyük çaplı araştırmanın gürültü ve sağlık alanında bulduğu tüm kanıtların gösterdiği üzere, miyokardiyal enfarktüs tehlikesi için eşik değeridir. | TED | وفي الواقع، فإن 65 ديسيبل هو ذاتها المستوى الذي وجدت هذه الدراسة لجميع الأدلة على الضوضاء والصحة أنه، أنه عتبة لخطر احتشاء عضلة القلب. |
Akbabalar en fazla soyu tehlike altındaki kuş türü. | TED | والنسور من أنواع الطيور المعرضة لخطر الانقراض. |
35'inci paralelin güneyinde yaşayan bütün kadınlar tehlikede demek. | Open Subtitles | المعنى هو أن النساء اللاتي يعشن جنوب خط العرض 35، معرضة لخطر شديد |
Moskova tehlikeli nesnelerin tehditi altında. | Open Subtitles | تتعرض موسكو لخطر الأجسام. نحن نفعل ما بمقدورنا |
Çünkü dünya nüfusunun yarısı basit bir sivrisinek ısırığının yol açabileceği sıtma gibi ölümcül bir hastalığa yakalanma riski altında. | TED | لأن نصف عدد سكان العالم معرضون لخطر التعرض لمرض قاتل مثل الملاريا بلدغة بسيطة من بعوضة. |
Avustralya'da günde 3 çocuk KGS uygulaması riski altında. | TED | بمعدل ثلاثة أطفال في اليوم في أستراليا معرضون لخطر الختان. |
Sınıfınızda KGS riski altında bir çocuk olabilir. | TED | قد يكون هناك طفل في صفكم الدراسي معرض لخطر الختان. |
Şu anda, bir yeniden giriş programı olan Fortune Society'de çalışıyorum. Suç işleme riski yüksek olan bir dava yöneticisi olarak insanlarla çalışıyorum. | TED | حالياً أعمل في جمعية فورتشن، وهو برنامج لإعادة التأهيل، حيث أعمل كمسئول اجتماعي مع الناس الذين هم عرضة لخطر الانتكاس. |
Düşmanın yüzeye çıkmasına izin verirsem arkadaşlarımı tehlikeye atmış olurum. | Open Subtitles | إن سمحت لعدوّ بالعودة للسطح، فإنّي أعرّض الجميع لخطر مزيد. |
Stres, potansiyel bir tehlikeye karşı verilen biyolojik bir tepkidir. | TED | التوتر استجابة بيولوجية عامة لخطر محتمل. |
Eğer yapmazsan, tanıdığın herkesi sevdiğin herkesi, ölümcül tehlikeye atarsın. | Open Subtitles | إذا لم تفعل، فسوف تعرض كل من تعرف للخطر، كلّ من تحبّ، لخطر مميت. |
Güvenli bölgelerdeki insanlar, kurtarma ekipleriniz de dâhil olmak üzere büyük risk altındalar. | Open Subtitles | كل هؤلاء الأشخاص في المناطق الامنه ومن ضمنهم فرق الإنقاذ معرضين لخطر كبير |
Sonra uykulu uykulu direksiyonun başına geçiyorlar ve trafik kazası geçirme tehlikesi altında oluyorlar. | TED | وبعد ذلك يشعرن بالنعاس و هنّ وراء مقود السيارة، وهن عرضة لخطر حوادث السيارات. |
İş ararken bu kadar tez canlı olmak hepimizin sakınması gereken bir tehlike. | Open Subtitles | أصبح صدرنا أكثر ضيقاً بشأن البحث عن الوظائف أنه لخطر كبير , علينا جميعاً توخى الحذر لنتجنبه |
Bu eyaletteki her kadın tehlikede. | Open Subtitles | كل عائلة بهذه الولاية معرضة لخطر كبير حيث يمكن لضابط شرطة أن يأخذ امرأة |
Uzaylının bir dakika fazla yaşamasına izin vermek bile çok tehlikeli. | Open Subtitles | إنّه لخطر جداً ترك الدخيل يعيش دقيقة أخرى |
Kullanmak için ortaya çıkarsa, kendini büyük bir riske sokar. | Open Subtitles | إذا كان يخرج لاستخدامه، وانه سوف يعرض نفسه لخطر كبير. |
O havuza girerek bu çocukları bir hastalık riskine maruz bıraktın. | Open Subtitles | عرضت للخطر هولاء الصغيرات لخطر صحي محتمل عبر دخولك لهذا المسبح |
Organizmandaki antikoagülantlar yüzünden ciddi bir kanama tehlikesiyle karşı karşıyasın. | Open Subtitles | أنت معرض لخطر النزيف بسبب مضادّات التخثّرِ في نظامك |