Sizden tekerleklerinizi düzeltmenizi istiyorum: duymak istediğiniz övgü hakkında dürüst olun. | TED | أريد منكم أن تضبطوا عجلاتكم. كونوا صادقين بخصوص الإشادة التي تحتاجون لسماعها. |
Sonra her erkeğin duymak istediği kelimeleri söyledi. | Open Subtitles | ثم قالت الكلمات التي يتوق كل رجل لسماعها |
Öyle şeyler söyledi ki Afro-amerikalılar bile hazır değildi duymaya. | Open Subtitles | قال أيضاً أشياءاً لم يكن الأفارقة الأمريكييون مستعدون لسماعها أيضاً |
Pekala, eminim onlarında bir hikayesi vardır, ancak duymaya istekli değilim. | Open Subtitles | حسنا، متأكد أن لهم قصة أيضا. لكن ليست واحدة أتوق لسماعها. |
dinlemek için can attığım, caz plaklarını çalabilirsin bana. | Open Subtitles | حسنًا، يمكنك أن تشغل ليّ إسطوانات الجاز، فأنّي متشوقة جدًا لسماعها. |
Çünkü bir kere bitti, ...bir daha onun zırvalarını dinlemek zorunda kalmayacaksın? | Open Subtitles | مرة حدث لأنه ؟ مرة كل لسماعها تضطر أن يتكرر ولن |
Senin için duyması ne kadar utanç vericiyse benim için de söylemesi o kadar utanç verici. | Open Subtitles | أنت! انا منحرجة لقولها بقدر انحراجك لسماعها |
Yollarınızın kesiştiğini Vivian'dan duyduğuma şaşırdım. | Open Subtitles | لقد كنت متفاجئ لسماعها من فيفيان انكما قد تقابلتما |
Atlas Okyanusu üzerinden o kadarlık yolu bunu duymak için geldim. | Open Subtitles | أتحرق شوقاً لسماعها في منتصف الطريق فوق المحيط الأطلسي |
Ama duymak için hazır olduğunuzdan emin değilim. | Open Subtitles | لكنّني لست متأكداً من أنّك على استعداد لسماعها ؟ |
duymak için sabırsızlanıyorum. Neymiş o teorin? | Open Subtitles | لا أستطيع الإنتظار لسماعها ماهي نظريتك ؟ |
Sen zaten cevabı biliyorsun. Sadece bunu benden duymak istedin. | Open Subtitles | أنت تعرف الإجابة مُسبقاً، لكنّك إحتجت لسماعها منّي. |
duymak istediğini sandığım şeyleri söyledim. | Open Subtitles | لقد نطقت بالكلمات التي ظننت أنها بحاجة لسماعها |
Nihayet amcam, son 10 yıldır duymak için beklediğimiz o altın sözleri ağzından çıkardı. | Open Subtitles | وأخيرًا تفوّه عمّي بهذه الكلمات السحرية التي كنّا نتحرق شوقًا لسماعها طيلة 10 سنوات |
Bunun sebebi oğlunun bunu duymaya ihtiyacı olduğunu bilmemesidir. | TED | لأنه لم يكن يعلم بأن ابنه كان يتوق لسماعها منه. |
Sağlığa dair bazı haberler vardır ki, kimse, kesinlikle hiç kimse duymaya hazır değildir. | TED | توجد بعض الأخبار الطبية التي لا أحد، لا أحد مطلقاً.. جاهز لسماعها. |
Gerçeği öğrenmemi istiyorsan duymaya hazırım. | Open Subtitles | اذا اردت اخباري بالحقيقة أنا جاهز لسماعها |
duymaya hazır olmayanlar için, gerçek, boğaza sokulacak bir parmak mesafesinde olabilir. | Open Subtitles | الحقيقة ممكن أن تكون فعلا كإصبع في حلق الغير متهيّئ لسماعها |
Yüzüne bir bakar, hangi şarkıyı dinlemek istediğini anlardı. | Open Subtitles | كان يستطيع النظر إليك ويعرف أي أغنية تحتاج لسماعها |
- Pazar bunu dinlemek için can atıyorum. | Open Subtitles | أاتطلع لسماعها يوم الأحد شكرا لك |
Bu harika, evet. Sanırım onları dinlemek için bir kaç dakikam var. | Open Subtitles | مذهل، أظنّ لديّ بضعة لحظات لسماعها |
Kalbi kırıldı ama bunu duyması lâzımdı. | Open Subtitles | نصيحة حبّ قاسية ولكن كانت بحاجة لسماعها |
Yine de duyduğuma memnunum. | Open Subtitles | . و لكنى لازلت سعيدا لسماعها منك |