| Seni neşeli görmek çok güzel, baba. | Open Subtitles | إنه لشيء رائع رؤيتك في هذه الحالة المزاجية الجيدة |
| Birbirinize olan bu sevginizi de herkesin arasında göstermeniz çok güzel bir şey. | Open Subtitles | أعتقد أنه لشيء رائع أنك منفتح تماماً بعواطفك مِن أمام العلن |
| Ve yeni gelenlere de sizi burada ağırlamak çok güzel. | Open Subtitles | أما بالنسبة للوجوه الجديدة. إنه لشيء رائع وجودكم معنا. |
| Genç ve özgür olmak, sana ne yapacağının söylenilmemesi çok güzel bir şey. | Open Subtitles | "أنه لشيء رائع أن تكون شاباً حراً ولا أحد يأمرك بما تقوم به" |
| - İnsanın bu kadar arkadaşı olması harika bir şey! | Open Subtitles | أنه لشيء رائع أَنْ يَكُونَ عِندك العديد من الأصدقاءِ المُخلصين |
| Bulaşıcı bir hastalık gibi. Ve güzellik bunun bir sonucu olabilir, bu harika bir şey. | TED | نحن مصابون بالكامل. و الجمال يمكن أن يكون هو النتيجة لهذا الإصابة, إنه لشيء رائع حقاً. |
| Bu muhteşem. Birçok NO serbest kalır. | TED | أنه لشيء رائع. الكثير من أكسيد النتريك يتم إطلاقها. |
| Hastaneden çıkmak çok güzel değil mi? | Open Subtitles | أنه لشيء رائع ان أخرج من المستشفى, أليس كذلك؟ |
| ıngiliz aksanı duymak çok güzel. Biz ıngilizler birbirimizden ayrılmamalıyız. | Open Subtitles | انه لشيء رائع أن تسمع، اه، اللكنة الانجليزية |
| İngiliz aksanı duymak çok güzel. Biz İngilizler birbirimizden ayrılmamalıyız. | Open Subtitles | انه لشيء رائع أن تسمع، اه، اللكنة الانجليزية |
| Seni yeniden Denver'da görmek çok güzel Lynn. | Open Subtitles | انه لشيء رائع أن يكون لك نسخ في دنفر ، لين . |
| Serena bu gece için çok güzel bir şey planlamıştır herhalde? | Open Subtitles | إذن، لا بد أن (سيرينا) خطّطت لشيء رائع هذه الليلة، صح؟ |
| Küçük kardeşim, burada olman çok güzel. | Open Subtitles | إنها وحيدة ،وانه لشيء رائع أن يكون لها. |
| Bence Karamela'yı onurlandırmak için hepinizin buraya gelmesi güzel bir şey. | Open Subtitles | وأعتقد أنه لشيء رائع أنكم آجتمعتوا سوياً لتكريم "باترسكوتش" |
| Aslında güzel bir şey. | Open Subtitles | انه لشيء رائع فعلا. |
| Her yerde çok iyi insanlar var, bu harika bir şey. | TED | وانه لشيء رائع ، وهناك أناس طيبون في كل مكان. |
| Bugün onunla yapacağım harika bir şey bulmam gerekiyor, bilirsin, sadece o ve ben. | Open Subtitles | ابن ننظر لشيء رائع أن تفعل معها اليوم , كما تعلمون , لها فقط وأولا |
| Burayı seninle paylaşmak harika bir şey Anne. | Open Subtitles | انه لشيء رائع لتبادل هذا الفضاء معك، آن. |
| Banyo çok büyüktü, yatağını banyo küvetine kurdu, tek kelime ile muhteşem. | TED | كان الحمام كبيرا لدرجة أنها بنت سريرها فوق حوض الإستحمام -- إنه لشيء رائع حقاً. |