Ben de sanal mirketlerin sanal bir yolu geçtiği bir model yaptım. | TED | لذا قمت ببناء نموذج، نموذج يحاكي عبور حيوانات السرقاط حيوانات السرقاط لطريق مقلّد. |
Hikâyeye baktığımda fark ettim ki Jericho yolu'nun takma adı var. | TED | بالنظر إلى القصة، لاحظت أن لطريق أريحا لقب. |
Seni arabayla uzun bir yola götürmesine göz yumman mı? | Open Subtitles | تتكرينه يخرج معك لطريق لعين ولا تمانعين ؟ |
- O yapışkan boku yemem! - Hey, yola dikkat et. | Open Subtitles | انا لا اتناول ذلك الحلوه اللزجه - هيه، انتبه لطريق - |
Peki, bir yol için gereken biyoyakıtı, yol kenarındaki çimlikte yetiştirirsek nasıl olur? | TED | حسناً، ماذا لو زرعنا وقوداً حيوياً لطريق ما على الحافة العشبية لهذا الطريق |
Onun yoluna ışık tutmuşsun. | Open Subtitles | أنتِ جلبتي له النور الذي أرشــده لطريق العــوده |
Dolayısıyla aklıma bir fikir geldi bir rota, bir yol temin etmek için -- ipek yolunu düşünün, Appalachian Parkurunu İbrahim ayak izlerinden takip edilen. | TED | وقد جاءتني هذه الفكرة وألهمتني عن منحى .. طريق .. مثل طريق الحرير في الشرق الاوسط او درب الآبالاش الذي هو تعقب لطريق النبي إبراهيم |
Cunningham yolu'na ulaşırsam onları ekebilirim. Yerde kal! | Open Subtitles | إذا أمكننى الوصول لطريق كيننفام أستطيع تضلليه، ابقى أسفل |
Bir lidere ihtiyacımız vardı, birisi güvenli yolu bulmalıydı. | Open Subtitles | كنا بحاجة إلى قائد، أحد ما يقودنا لطريق الأمان |
Bir lidere ihtiyacimiz vardi, birisi güvenli yolu bulmaliydi. | Open Subtitles | كنا بحاجة إلى قائد، أحد ما يقودنا لطريق الأمان |
Artık doğru yolu bulduğumu ve yaptıklarımdan dolayı ne kadar pişman olduğumu bilmelisin. | Open Subtitles | أريدك أن تعرف أنني عدت لطريق الهداية الآن و أندم على أفعالي |
Geri kalan yolu boş depoyla gitmeye çalışıyor olurduk. | Open Subtitles | نحن لدينا مسافة طويلة لطريق العودة للديار. |
Ama biz gelişeceğiz ve büyüyeceğiz. Başka bir yolu yok bunun. | Open Subtitles | لا بدّ أن نتطور وننمو ولا مجال لطريق آخر |
Tereddütlerinizi ve dertlerinizi anlayan ve günahlarınızdan arınacağınız yola doğru sizi yönlendiren insanlar. | Open Subtitles | أولئكالذينبوسعهمتفهُممخاوفكوألامك ويقودونك لطريق الخلاص |
Arkadaşını kötü yola düşüren bir succubus olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | يقولون أن الصديق الضال من يجلب صديقة لطريق الخطيئة |
O patikayı takip ettiğinde seni bu yola çıkartıyor, bu da demek oluyor ki... | Open Subtitles | تصل إلى نهاية الممر والذي سيقود إلى هذا لطريق هنا مما يعني |
Bugün ortaya bu fikri atmak istiyorum, daha iyiye doğru olan ve önünüzde bekleyen her ne varsa ona giden yol, milyonlarca ufak aksaklıktan geçer. | TED | لذا فاليوم، أود أن أضع الفكرة الرابعة لطريق نحو مستقبل أفضل عبر ملايين الأشياء والاضطرابات الصغيرة المتواجدة أمامك. |
Bu zor bir yol ve oldukça ciddiyim, ancak bu konuda, bu tek yol. | TED | وإنه لطريق صعب، وفعل ذلك ليس سهلاً، لكن فى هذه الحالة، لا يوجد طريق سوى طريق واحد. |
I-95 yoluna nasıl çıkacağımı biliyor musunuz? | Open Subtitles | هل يعرف أحدكما كيف لي أن أصل لطريق الـ96 1؟ |
Hiçbir şeyi değiştirmeyecek bu. Ben bir başkasının yoluna aracıyım. | Open Subtitles | هذا لا يغيّر شيئاً, أنا مجرىً لطريق شخص آخر |
Vadiyi aşağı kadar takip edin, köye varmadan sağa dönün ve mağara yolunu takip edin. | Open Subtitles | إذهب لطريق الوادي ولكن قبل الوصول للقرية إتجه لليمين وابتع طريق غروتو |
Evet ve Grace Allen da buraya atıldı. yoldan ulaşması kolay yerler. | Open Subtitles | و (جريس ألين) قد رميت هنا مما يعني وصول سهل لطريق سيارات |