Onaylı çekin ne olduğunu biliyorum. Bunu yapacak vakti yoktu. | Open Subtitles | أعرف ما هو الشيك المصدق، لم يكن عنده وقت لعمله |
Şey, yapacak hiçbir şeyinizin olmaması sıkıcıdır. | Open Subtitles | حسناً .. تجويف هو عندما لا يكون لديك شيئ لعمله |
Bu sabah işine arabasıyla gitmiş. | Open Subtitles | هذا الصباح قام بقيادة سيارته متجهاً لعمله |
"işine kendini adaması ve..." "...yaptığı çalışmalar." | Open Subtitles | إخلاصه لعمله و جهوده المستمره لتطوير نوعيه الحياة |
Ve Savaş Tanrısı'nın işe geri dönmesine izin vermeyi planlamıyorum. | Open Subtitles | كما أنني لا أنوي السماح لإله الحرب أن يعود لعمله القذر |
Ama bilmeni isterim Bebek Ruth cömert bir adamdır ve eminim babanın işini geri alabilir. | Open Subtitles | اعلم بأن السيد بيب روث رجل سخي ومتأكدة من أنه يمكنه أعادة والدك لعمله |
Peder Vincent, gecenin bu geç saatinde ne yapmayı planlıyorsunuz? | Open Subtitles | الأب فنسنت ما الذي تخطط لعمله خلال هذه الليلة ؟ |
Ve Kuzey İrlanda'ya değişim getiren dalganın parçası oluyorlar ve hala bununla ilgili çabalarını sürdürüyorlar çünkü daha yapılacak çok şey var. | TED | وكانوا بالفعل جزء من ما أحدث سلام إلى شمال إيرلندا ، ومازالوا يعملون على ذلك ، لأنه مازال هناك الكثير لعمله . |
İşi için çok sıkı çalışıyordu. | Open Subtitles | كان نافعا جدا لعمله ان كنت تعرف ما أعنيه؟ |
Bak, verdiğin saçma sapan ip uçlarını takip etmekten, ya da şifreli sözlerini çözmekten başka yapacak işlerim de var. | Open Subtitles | دعنى أخبرك أنه لدى الكثير لعمله بدون مطاردة أدلتك المبهمة أو محاولة فك شفرة منطقك الدائرى |
Sormak için tek nedeniniz benim her zaman başka bir şey yapacak olduğumu bilmeniz. | Open Subtitles | السبب الوحيد لسؤالك أنك تعرف أنه لدي شيء آخر لعمله |
Açık deniz 3 günümüz var yapacak başka işimiz de yok. | Open Subtitles | لكن تعلم, ثلاثة ايام على البحر ولاشيء لعمله |
Hayatını işe adamış, işine ailesinden daha düşkün. | Open Subtitles | وهب حياته لعمله وعائلته. والأكثر لعمله .. في الحقيقة. |
Yalnız yaşıyormuş, çocuğu yokmuş ve öğrendiğime göre, kendini tamamen işine adamış birisiymiş. | Open Subtitles | المكرسة كليا لعمله. وكان في منتصف الطلاق. |
Bir süre işine geri dönememesine neden olacak türden bir sorun olabilir mi? | Open Subtitles | مشكلة مثل ربما لن يعود لعمله لبعض الوقت ؟ |
İlk cinayetten sonra ne okula ne de işe gitmiş. | Open Subtitles | فلم يحضر لمدرسته ولا لعمله منذ جريمة القتل الأولى |
Biliyorum ve nasıl etki ettiğini veya ne yaptığını bilmiyorum, ama her gün işe gidiyor ve iyi durumda. | Open Subtitles | أعلم ، ولا أعلم كيف تعمل أو ماذا تعمل ولكنه يذهب لعمله يوميا |
Yankee, babanın işini kurtarmana yardım etmekten onu duyarım. | Open Subtitles | يانكي ، ساكون سعيدة بالمساعدة في استعادة ابيك لعمله |
Evet, ayrıca buranın soruşturma yürütülecek en iyi yer olduğunu söylemek isterim. O yüzden sadece işini yap. | Open Subtitles | نعم, وكما تقول دائماً هذا هو المكان المناسب لعمله لذا لا تقم بعمل آخر |
O karabinayla ne yapmayı planlıyor? | Open Subtitles | ما الذي يخطّط لعمله بتلك البندقية القصيرة؟ |
yapılacak çok iş var, millet, ama çok az zamanımız var. | Open Subtitles | هناك الكثير لعمله ، أيها الناس والقليل من الوقت لإنجازه |
Ve bilir misiniz, tanrının kendisi bu sevgi işi heyetinin başkanıdır. | Open Subtitles | وأنت لا تعلم أن تكون قائداً على نفسك الرئيس الذي باللوحة محباً لعمله |
Bir alkolik, bir işkolik şerefine kadeh kaldırıyor. | Open Subtitles | نخب, من أجل التحول من مدمن كحول إلى شخص مخلص لعمله |