Bizim maliyet düşürme ve sistemin ince ayarı için daha çok yapacaklarımız var. | TED | أمامنا الكثير لفعله من حيث المعايرة الدقيقة للنظام وتقليل الكلفة. |
Dalış sandalyesi ölüm cezasıdır. Bunu biliyorsun. Onun için yapabileceğin bir şey yok. | Open Subtitles | إن سقوط الجذع هو جملة الموت، أنت تعلم هذا أنت ليس لديك شيء لفعله من أجلها |
Ne yapmaya karar verirseniz, onun için yapmak zorunda değilsiniz. | Open Subtitles | , مهما كان ما قررتما فعله , لستما مضطران لفعله من أجلها |
Yani, bebeğim için yapmayı planladığım her şeyi senin aracılığınla yapmak zorundayım. | Open Subtitles | لذا ، كل شيء كنت أخطط لفعله .. من أجل طفلي ، أنا . سأضطر لفعله من خلالك |
Bu denizci için fazla zahmete giriyoruz. | Open Subtitles | هذا كثير لفعله من أجل هذا الرجل. |
Senin için yapmayı planladığı şeyden haberin yok değil mi? | Open Subtitles | لا تعلم ما كانت مستعدّة لفعله من أجلك. |
Ya benim için ne plânı var? | Open Subtitles | و ما الذي تُخططون لفعله من أجلي ؟ |
Ve şimdi tüm şu kredi kartı sahtekarlıklarının kökünü kurutmak için... ve tamamen nakitsiz bir toplum yaratmak için planladıkları şey... | Open Subtitles | والآن، ما الذي يخططون لفعله من أجل القضاء على تزوير البطاقات الإتمانية... ومن أجل التعجيل بتكوين مجتمع بلا نقود بالكامل... |
Ne yaptıysan Russ ve benim için yaptın. | Open Subtitles | {\pos(192,210)} فعلت ما إضطررت لفعله من أجلي ومن أجل (راس). |