Onu kendinden bile koruyabilecek birine sahip olma fikrini deli gibi severdi. | Open Subtitles | لقد أحب فكرة أن هنالك دائما شخص بجانبه لكي ينقذه من نفسه |
Kazanmayı çok severdi. Bazen insanlara ufak maço oyunlar oynardı -- | TED | لقد أحب النصر دوما في تلك الالعاب الجنونية التي يقوم بها عادة |
Boksu çok severdi. Dışarıdakiler onu gözlerine kestirmişti. | Open Subtitles | لقد أحب الملاكمة الناس بالخارج كان يراقبونه |
Okumayı ve yazmayı her şeyden çok seviyordu. | Open Subtitles | لقد أحب القراءة والكتابة أكثر من أي شئء آخر |
Hatırlasana, bu ayakkabıları seviyordu. Asla kirli bırakmazdı. | Open Subtitles | لقد أحب هذا الحذاء، أتذكر لم يكن ليتركها قذرة |
Tanrı bu dünyayı o kadar sevdi ki tek oğlunu bu dünyaya verdi. | Open Subtitles | لقد أحب الرب هذا العالم حتى أنه ضحى بابنه الوحيد |
Benim eşim de yulaflı kurabiyelere bayılırdı. | Open Subtitles | حسناً، لقد أحب زوجي طريقة إعدادي للكعكات كثيراً |
Bir kafede aşçıydım ben. Köftelerimi herkes severdi. | Open Subtitles | لقد اعتدت علي الطبخ في ذلك المقهي لقد أحب الجميع كرات اللحم التي أعدها. |
Bir kafede aşçıydım ben. Köftelerimi herkes severdi. | Open Subtitles | لقد اعتدت علي الطبخ في ذلك المقهي لقد أحب الجميع كرات اللحم التي أعدها. |
Tanaka kadınları severdi... Ve uyuşturucuyu. Karşılığında bana iyi bilgiler verirdi. | Open Subtitles | توناكا لقد أحب النساء والمخدرات أيضا لأجل هذا قدم لي معلومات جيدة |
Teknolojiyi, ustaca yapılmış pilleri, bobinleri, mıknatısları ve radyoaktif taşları severdi. | Open Subtitles | لقد أحب التكنولوجيا و ترتيب البطاريات و الملفات و المغناطيسات و الصخور المشعة ببراعة |
sonunda piposunun ateşi söndü hayatı severdi hayata gülmeyi bütün bu acayipliklerin tek cevabının o olduğunu söylerdi vahşi topraklarda el ele verdik içinde aşk ve av vardı eminim şeytanla akşam yemeğinde muhtemelen masanın konuğu Rachel | Open Subtitles | واخيرا قد أشتعل غليونه لقد أحب الحياه وضحك فى وجهها |
Deniz biyoloğu olduğu için büyük balıkları severdi. | Open Subtitles | لقد كان عالم أحياء بحري لقد أحب السمك الكبير |
Yerden 300 m yüksekte yapılmasına yardım ettiği bir çelik kirişin üstüne oturup yemeğini yerken şehri seyretmeyi çok seviyordu. | Open Subtitles | لقد أحب الجلوس على عارضة صلبة على ارتفاع 1000 قدم يتناول غداءه فوق المدينة التي ساعد في بناءها |
Burayı seviyordu. Bahçede çalışmayı seviyordu. | Open Subtitles | لقد أحب هذا المكان، أحب العمل في الحديقة. |
'...ziyaret listesinden resmen çıkarıldı.' Lori'yi de çocukları da çok seviyordu. Ama sonunda hepsini kaybetti. | Open Subtitles | لقد أحب لوري وأحب الاطفال لكن انتهى به المطاف بمفرده |
Bu şehri ve insanlarını canından çok seviyordu. | Open Subtitles | لقد أحب هذه المدينة ومن فيها، أكثر مما أحب نفسه. |
Şerif, dördüncü hücreden James Hurley'i getirip konuşalım. O Laura Palmer'ı seviyordu. | Open Subtitles | دعنا نتحدث مع "جايمس هيرلي"، لقد أحب "لورا بالمر" |
Babam bu yuvayı her zaman sevdi. Ve her zaman da bir parçası olacak. | Open Subtitles | لقد أحب أبى هذا القطيع و سيكون جزءآ منه دومآ |
Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki biricik oğlunu oraya bahşetti. | Open Subtitles | لقد أحب الربُ هذا العالم كثيرًا... لدرجةٍ أنه وهب له ابنه الوحيد. |
O, ailesini benim kendi ailemi sevdiğimden fazla sevdi. | Open Subtitles | لقد أحب عائلته أكثر من حبي لنفسي |
Bu ayıcığa bayılırdı. İsmini doğru dürüst telaffuz edemezdi. | Open Subtitles | لقد أحب هذا الدب ، ولم يستطع . نطق اسمه ، رغم ذلك |