Her şey iyiydi ama aynı zamanda çok korkuyordum. | Open Subtitles | إسمع ، لقد كان جيّداً ، لكنه أيضاً أثار خوفي. |
Bu film çürüklerini önlemek için yapılmış ama aynı zamanda diş çürüklerini yüceltiyor. | Open Subtitles | هذا الفيلم معارض لتسوس الأسنان لكنه أيضاً يجعله ساحراً |
Demek istediğim, bu o şey filmlerden... yani o filmde çok ateşli ama aynı zaman da film de güzel. | Open Subtitles | أقصد, هذاأحدالأفلامالتي .. أعني .. هي مثيرة جداً لكنه أيضاً فيلم جيد |
Evet, Ama ayrıca birlikte ilk teslimatımızda geldiğimiz yer! | Open Subtitles | نعم, لكنه أيضاً المكان الذي جئنا إليه معاً لتوصيل اول طلب |
Catherine'e yardım etmek soyluca Ama ayrıca bu çaresizlikten kurtulmak için bir mazeret de. | Open Subtitles | مساعدة كاثرين أمر جليل لكنه أيضاً عذر لتأجيل لا مفر منه. |
Doğrulama yanlılığı sadece yeni veri araştırmayı ihmal etmek değil, aynı zamanda veriye ulaşınca onu yanlış yorumlamakla ilgili. | TED | الإنحياز التأكيدي ليس فقط حول الفشل في البحث عن بيانات جديدة لكنه أيضاً حول سوء فهم البيانات عند استلامها |
Sadece terörizmi finanse eden, ona yardım eden pazarlamacıların yanı sıra, aynı zamanda terörizm tüketicileri de hedef kitlemizdir. | TED | ولا نستهدف فقط مسوّقي الإرهاب، أولئك الذين يدعمون الإرهاب ويقدمون التسهيلات له، لكنه أيضاً يشمل المستهلكين للإرهاب. |
Yani hem iyi ama aynı zamanda da kalleşin teki mi? | Open Subtitles | إذاً هو نوعاً ما طيب لكنه أيضاً حقيرٌ بعض الشيء |
Şey yeni olduğunu biliyorum ama aynı zamanda oldukça girişgen. Ve bundan hoşlanırım. | Open Subtitles | أعلم أنه جديد لكنه أيضاً مُكافح ، ونحن نحب هذا |
Şey yeni olduğunu biliyorum ama aynı zamanda oldukça girişgen. Ve bundan hoşlanırım. | Open Subtitles | أعلم أنه جديد لكنه أيضاً مُكافح , ونحن نحب هذا |
Magic Johnson bir basketbol oyuncusuydu ama aynı zamanda kocaman siyah bir adamdı. | Open Subtitles | ماجيك جونسون لاعب كرة سله، لكنه أيضاً رجل عملاق و أسود. |
Maalesef bu son aşama, ama aynı zamanda en uzunu. | Open Subtitles | وللأسف، إنه الفصل الأخير و لكنه أيضاً الأطول |
Bunu tartışacak değilim. ama aynı zamanda her şeyi doğru yapmaya çalışıyor. | Open Subtitles | لن اخالفك بهذا، لكنه أيضاً يحاول تصحيح كل شيء |
Tamam, muhtemelen duygusal olarak dengesiz olduğundan ama aynı zamanda zavallı bir öksüz. | Open Subtitles | أعترف أنه مضطرب عاطفياً كما يُشاع. لكنه أيضاً يتيم عاثر الحظ. |
Ama ayrıca yediği... Yüküyle beraber geliyor. | Open Subtitles | لكنه أيضاً يتناول كل ما تتسبب به، |
Ama ayrıca birinin arkadaşı olarak biliniyor. | Open Subtitles | لكنه أيضاً مساعد معروف لــ |
Ama ayrıca der ki; "Düşmanınızı sevin ve size lanet edenleri kutsayın." | Open Subtitles | لكنه أيضاً يقول لنا "أحبوا أعدائكم، |
Fakat aynı zamanda evlilik meselesini de konuşmak istiyor. | Open Subtitles | لكنه أيضاً يود التحدث مـعـك بخصـوص الــزواج |