ama aslında bu resim tamamen, farklı yerlerin fotoğraflarının birleştirilmesiyle meydana geldi. | TED | لكن في الواقع هذه الصورة مركبة بالكامل من صور من أماكن مختلفة |
Ebeveynlerinin fotoğraflarını çektim, ama aslında Stacey'nin fotoğrafını çekmek için daha heyecanlıydım. | TED | قمت بإلتقاط صورة لوالديها، لكن في الواقع كنت متحمساً لالتقاط صورة لستايسي. |
Müziği paylaşıp, kopyalayıp, mixleyip, yakabiliriz, ama aslında bunların hepsi yasa dışı. | TED | يمكننا التقاسم، التجهيز الحرق، لكن في الواقع فأن ذلك كله غير قانوني. |
fakat aslında; bu, insanların fikirlerinde değişiklik yaratmaz. | TED | لكن في الواقع هذا لن يغير البتة عقول الناس |
Doğru, ama gerçekte o savaş yaklaşık 100 yıllık bir öfke birikiminin neticesiydi. | Open Subtitles | صحيح ، لكن في الواقع المعارك كانت تحشد الطاقات منذ مئة عام تقريبا |
fakat gerçekte yüzde 25 gibi, hatta bazıları yüzde 0. | Open Subtitles | لكن في الواقع هي تمثل 25 بالمائة وأحيانا تصل لصفر بالمائة |
ama aslında birlikte çalışarak Dünya'nın ısı derecesine ince ayar veriyorlar. | Open Subtitles | لكن في الواقع بعملهم سوية، أمكنهم بنجاح تعديل حرارة كوكب الأرض |
ama aslında Duolingo bazılarının burada olduğu gerçekten müthiş bir takımın çalışması. Teşekkürler. | TED | لكن في الواقع ديولينجو هو جهد فريق رائع البعض منهم موجود هنا شكراً لكم |
ama aslında yaptıkları şey bugün teknoloji ile nelerin mümkün olduğunu gösteriyorlar. | TED | لكن في الواقع ما يقومون به هو أنهم يظهرون ما هو ممكن من التكنولوجيا اليوم. |
ama aslında sıkıldınız, başka birisiyle konuşmak istiyorsunuz. | TED | لكن في الواقع, أنت فقط أصبت بالملل. أنت تريد التحدُث إلى شخص آخر. |
Herkes bildiğinde, bir şey yapmak isteyeceklerini düşünmüştü, ama aslında kimse bilmek istemiyordu. | TED | ظنَّت بأنه عندما يعلم، سوف يريدون أن يقوموا بعمل شيء ما، لكن في الواقع لم يرد أحد أن يعرف. |
Bize sadece bu odanın şipşak fotoğrafını çekiyormuşuz gibi geliyor, ama aslında, gördüğümüz her şeyi oluşturuyoruz. | TED | ويبدو إننا سنأخذ صورة لهذه الغرفة كما هي لكن في الواقع بأننا ننشئ كل ما نراه |
Onun adına biraz kötü hissettim ama aslında alınmamıştım. | TED | شعرت بالذنب من أجلها، لكن في الواقع لم أشعر بالإهانة. |
Daha güvenli olduğunu sanıyorlar ama aslında daha tehlikeli. | Open Subtitles | يعتقدون أنهم أكثر أماناً لكن في الواقع هم في خطر أكبر |
ama aslında 40 yıl öncesine kadar burada yaşayan insanlar varmış. | Open Subtitles | لكن في الواقع البَشَر كانوا يعيشون هنا قبل 40 سنة. |
fakat aslında bu inanılmaz derecede yüzeyseldir. Aynı şekilde, müziğe bakarım, temel bir fikir edinirim, | TED | لكن في الواقع ضحلة بصورة لا تصدق. بنفس الطريقة، أنا أنظر للموسيقى، أحصل على فكرة أساسية، |
fakat aslında, ben kendimi... duyarlı ve, zeki biri olarak görüyorum... fakat bir soytarının ruhuna sahip her zaman beni bunları yıkmaya zorlayan... hem de en hayati anlarda. | Open Subtitles | لكن في الواقع, أعتبر نفسي أنسان حسّاس و ذكي و لكن بروح المُهرج |
Resmi olarak babanın birliği 18 kişi öldürdü. ama gerçekte bu sayı 19. | Open Subtitles | رسميا، وحدة والدكِ لديها 18 عملية قتل لكن في الواقع ، هم 19. |
Tabiki alain ve glisin var, fakat gerçekte, bu ağır elementler üretilmiş amino asitlerdir. çünkü organizma için değerlidirler. | TED | بالطبع لا يزال يوجد جلاكين و ألانين, لكن في الواقع يوجد هناك تلك العناصر الثقيلة, تلك الاحماض الامينية الثقيلة التي أنتجت لأنها ذات قيمة بالنسبة للكائن الحي. |
ancak aslında içeriğin çoğu kullanıcılar tarafından yaratılıyor. | TED | و لكن في الواقع الكثير من المحتويات أوجدها المستخدمون بأنفسهم. |
Takma isimler kullanabiliriz ama işin aslı, kendiminkini ilk unutan ben olurum. | Open Subtitles | ،يمكننا أن نستخدم أسماء رمزيّة لكن في الواقع سأكون .أول من أنسى أسمي |
Ama aslen Müttefik Kuvvetler için casusluk yapıyordu. | Open Subtitles | لكن في الواقع... كان يعمل جاسوساً لحساب الحلفاء. |
Ah... Çok isterdim. Ama gerçek şu ki burada gerçekten çok mutluyum. | Open Subtitles | سيسرني ذلك , لكن في الواقع أنا سعيدة هنا جداً |
Hakim size bir ceza vermiş olabilir ancak gerçekte, cezanızı davranışlarınız belirleyecek. | Open Subtitles | ربما قام القاضي بإعطائكم عقوبة لكن في الواقع, عقوبتكم تعتمد على تصرفاتكم |