- Nasıl oluyor da herkesin inanca ihtiyacı var ama varlığını bir çocuğun kulaklarına haykırıyor? | Open Subtitles | لن يحتاج أحداً للإيمان - لماذا يحتاج بقية الناس للإيمان - بينما تكون أنت الرجل الذي يعترف له بوجوده؟ |
Kızımızı inanca kurban eden senin gibi de değilim. | Open Subtitles | مثلك, نقدم بناتنا كأضحية للإيمان. |
Evet. Anladığım kadarıyla korku, inancın en temel şartı. | Open Subtitles | نعم , الخوف هو المفتاح الصحيح للإيمان مثلما أدرك |
Müslümanların büyük çoğunluğu için cihad, inanç için içsel bir mücadeledir. | TED | بالنسبة للغالبية العظمى من المسلمين المتدينين، الجهاد هو نضال داخلى للإيمان |
Bir şeyleri yeterince duyduğunda nasıl oluyorsa, onlara inanmaya başlıyorsun. | Open Subtitles | عندما تصغين في أوقاتٍ كثيرةٍ لشيءٍ ما فستشرعين بطريقةٍ ما.. للإيمان بها |
Tanrı inancı modern kozmolojide tam olarak nasıl yer buluyor peki? | Open Subtitles | إذاً كيفَ يُمكن للإيمان بالرب أن يتلائمَ مع علم الكونيات الحديث؟ |
Tanrı'nın kayıtsız şartsız sevgisine inanmak istemediğimiz için bütün bunlar. | Open Subtitles | هل السبب هو رفضنا للإيمان بحب الرب غير المشروط لنا |
Başarabiliriz. Yürekten inanmamız lazım hepimiz inanmalıyız. | Open Subtitles | يمكننا أن نفعلها نحتاج فقط للإيمان ببعضنا البعض |
- Bilimde inanca yer yoktur. | Open Subtitles | لا يوجد حيِّز للإيمان في العلوم يا آش |
Korkunun inanca yol açmadığı aydın bir çağda yaşadığımızı düşünmek istiyorum. | Open Subtitles | أود الإعتقاد بأننا نعيش الآن في عصر مستنير... حيث لا يكون الدافع للإيمان هو الخوف. |
İnanca ihtiyacım yok. Paraya ihtiyacım var. | Open Subtitles | أنا لا أحتاج للإيمان ، إني أحتاج للمال |
Ben doğduktan hemen sonra, kulağıma fısıldanan ilk kelimeler inancın basitçe ifadesi olan, Kelime-i Şehâdet idi; "Allah'tan başka Tanrı yoktur, Hz. | Open Subtitles | مباشرة بعد ولدتى الكلمات الأولى التى همست إلى أذني كانت الشهاده البيان البسيط للإيمان لا إله إلا الله محمد رسولُ الله |
İnancın elle tutulur işaretler için her şeyi göze aldıklarından elimden geleni onlarla paylaştım. | Open Subtitles | لقد كانوا يتقون لأي علامات ملموسة للإيمان. لذا قدمت ما استطعت تقديمه. |
Fakat inancın kendisinden çok ona dair zayıf işaretlere değer verecekler diye endişelenirim. | Open Subtitles | لقد كنت قلقا لتقديرهم هذه العلامات المتواضعة للإيمان. |
Ve bunun hakkında düşündükçe, Muhammed'in şüphelenmesi daha mantıklı geldi, çünkü şüphe; inanç için esastır. | TED | وكلما فكرت فيها أكثر، زاد اتضاحا أنه فعلا شك، ﻷن الشك ضروري للإيمان. |
Gelmekten başka seçeneğimiz yoktu. Bu bir inanç meselesiydi. | Open Subtitles | لم يكن لدي خيار سوى القدوم كان مهماً للإيمان |
Sizlere inanç ihtiyacını ortadan kaldıran bir din öneriyorum kesinliğin dini yarattığımız her mucizenin yansıması. | Open Subtitles | أنا نقدم لكم الدين أن يزيل الحاجة للإيمان. دين اليقين، أن يعكس عجب من كل ما قد خلقت. |
Ama sanırım kendi kaderimi yazabileceğime... inanmaya başladım. | Open Subtitles | لكنّي أعتقد أنّي في طريقي للإيمان بأنّي قادرة على صنع قدري بنفسي |
- Belki artık inanmaya hazırsındır. | Open Subtitles | ـ ربما تكون مستعداً للإيمان الآن |
Körü körüne inancı nedeniyle, Ajan Mulder bu adam tarafından oyuna getirildi. | Open Subtitles | برغبته الملحة للإيمان, هذا الرجل خدع العميل مولدر. |
Örneğin; esas itibariyle tüm insanların bir ahlak duygusuyla dünyaya geldiklerine ve tarihten ders almamıza izin veren bilişsel yeteneklerimiz olduğuna inanmak için mükemmel nedenler var. | TED | مثال لذلك , هناك سبب ممتاز للإيمان بأن كل البشر نظريًأ مولودين بحس أخلاقى، وأننا نتمتع بقدرات إدراكية تسمح لنا أن نستفيد جيداً من دروس الماضي. |
Ama biz inanmamız için tanrılarımızdan bir kanıt beklemedik. | Open Subtitles | ولكننا لم نطلب أبداً دليلاً على وجود آلهتنا للإيمان بهم |
Senin hayaletlere inanman ne kadar sürmüştü? | Open Subtitles | وللتذكير، كم قضيت من الوقت للإيمان بوجود الأشباح؟ |
Ama eğer istifa edersen sadece bana ve Kuruma olan inancını değil kendine olan inancını da yitireceksin. | Open Subtitles | ولكن إذا إستقلتي فهذا فقدان للإيمان ليس فقط في أو في الوكالة ولكن في نفسك أيضـًا |