İnsanlara, deniz canlılarının Allah'ın iradesine bağlı olduğunu göstermek için. | Open Subtitles | ليظر للبشر ان المخلوقات البحرية تعتمد كليا على ارادة الله |
Bu ateş ilk olanı. Bu ateş, ejderler tarafından insanlara verildi. | Open Subtitles | هذه النار كانت النار الأولى لقد أعطيت للبشر من قبل التنانين |
Bu yalnızca insanlar için geçerli değil, primatların ilişkilerinde de aynı. | TED | وذلك ليس فقط للبشر ولكن أيضاً في علاقات الحيوانات الرئيسية،وعلاقاتنا أيضاً. |
Böylesi pervasız bir nefrete karşı İnsanlar ne yapabilir ki? | Open Subtitles | ما الذي يمكن للبشر أن يفعلوه تجاه هذا الكره العظيم؟ |
Yirmi yıl içinde Dünya, insan yaşamını desteklemez hale gelecek. | Open Subtitles | بعد عقدين لن تصب الأرض قادرة على تأمين الحياة للبشر |
Sizin zamanınızda bilim adamları insanların organlarını değiştirip hayatlarını yüzlerce yıl uzatacaklarını düşünüyorlardı. | TED | في زمنكم، اعتقد العلماء أنه يمكن للبشر استبدال الأغضاء وتمديد الحياة لمئات السنين. |
İnsanlara normal durumlarda gösterilen sosyal nezaketleri bir tarafa bırakmışsın. | Open Subtitles | لقد نحيت جانباً الكياسات الاجتماعية التي تمنح للبشر في المعتاد |
Tıpkı hayvanlara ve insanlara yararlı olduğu gibi, çalışmaya da yararı vardır. | TED | مثلما هناك فوائد للبشر والحيوانات ، هناك فوائد للعب في العمل. |
Ve bu, çok yakında insansız hava uçaklarının insanlara nelere bakmaları gerektiğini söyleyeceği anlamına gelir, aksi yönde bir şey değil. | TED | وهذا يعني أنه قريبا جداً طائرات بدون طيار سوف تملي للبشر مالذي تراه مناسب لا العكس. |
Böylesi pervasız bir nefrete karşı İnsanlar ne yapabilir ki? | Open Subtitles | ما الذي يمكن للبشر أن يفعلوه تجاه هذا الكره العظيم؟ |
Tamam, biz bazı insanlar hakkında bir iş üzerinde çalışıyorduk. | Open Subtitles | حسنا نحن ذهبنا من اجل قضية وكنا نظن انها للبشر |
İnsanlar için diğerlerinden ayrıran bu gibi farklılıklara izin veriyoruz. | Open Subtitles | حسناً، نحن نسمح للبشر بأن يحظوا باختلافات عن بعضهم البعض |
İnsan ırkı için planlar yaparlardı ve Drake'in dönüşü bunun bir parçası. | Open Subtitles | لديهم دائما خطط للبشر و مهما يكن هذا دريك له علاقة به |
Tuhaf bir nesne. Tuhaf garip yuvarlak bir insan meyvesi. | Open Subtitles | غرض غريب ومُثير للريبة عبارة عن فاكهة مُستديرة تنتمي للبشر. |
Afrika üzerinden tabi başka yerlere, daha eski insan türlerinin olduğu yerlere de yayıldılar. | TED | ومن ثم انتشر عبرها وكان هناك في ذلك الاثناء جماعات من الفصائل الاولية للبشر |
Tüm bunlar biz insanların yaptığı şekilde yapılıyor ve eğer Milo'nun gerçekçi gözükmesini istiyorsak bu çok önemli bir nokta. | TED | ومرة اخرى كل هذا صمم لكي يتحاكي مع الافعال الحقيقية للبشر وكان هذا ضروري جدا لكي يبدو مايلو حقيقيٌ جداً |
Ama sizin kalbinizde bu gezegendeki insanların iyiliğine yer yok. | Open Subtitles | لكنكم لا تكنون الأهمية لتوفير الأمان للبشر على هذا الكوكب |
Yani ,özetlersek, şimdiki insanların ve nesli tükenmiş olanların genomlarını çalışmaktan ne öğrendik? | TED | ولكي الخص كل هذا اعتقد انه ما يمكن تعلمه من دراسة الجينوم للبشر اليوم وللفصائل المنقرضة |
Bu bize insanoğlunun 50 yıl evvel ulaşmış olduğu uzaya insanlığı taşıma konusunda daha fazla bir genişleme vermeyecek. | TED | وسوف لن يترك لنا أي زيادة في التوسع العام للبشر في الفضاء اكثر مما كنا عليه قبل 50 عاما. |
Sonunda, insanlığın ilk evcil hayvanı haline gelip topluluklarımızın sınırlarından evimize taşındılar. | TED | في النهاية انتقلوا من التهميش في مجتمعاتنا إلى داخل منازلنا، ليصبح أول حيوان أليف للبشر. |
Uzaylıların insanları kaçırma hikayeleri 1950'lerde ben daha öğrenci olduğum yıllardan beri yaygındır. | Open Subtitles | حكايات أختطاف المخلوقات الفضائيه للبشر أصبحت مألوفه منذ كنت فى الثانويه فى الخمسينيات |
Ama benim için hakikat şudur; AI daima insana bir takviye olmuştur. | TED | ولكن الحقيقة هي، بالنسبة لي، أن الذكاء الاصطناعي هو شيء مقوّي للبشر |
İnsanın hayvana bir üstünlüğü yok efendim, ...çünkü hepsi boş. | Open Subtitles | ليس هناك اي أفضلية للبشر عن الحيوانات سيدتي المتكبرين وغيرهم |
Yapay zekâ insanlarla analitik bir araç olarak çalışacak, insanlar da sevgi ve sıcaklıklarını şefkat gerektiren işlere yönlendirebilecek. | TED | وسيعمل الذكاء الاصطناعي مع البشر كأدوات تحليلية يمكن للبشر أن يلفوا دفئهم حولها في سبيل وظائف التراحم العالية. |
Erkek sivrisinekleri doğada yakalamak gerçekten çok zor çünkü insanlardan etkilenen sivrisinekler sadece dişiler. | TED | من الصعب الإمساك بذكر البعوض لأن الإناث وحدهنّ اللاتي ينجذبن للبشر. |
İnsanları destekleyen teknoloji ve dijital girişimler bile özünde son derece insanlık düşmanı. | TED | كما تعلمون، حتى التكنولوجيا والمبادرات الرقمية التي لدينا للنهوض بالبشر، هي في صميمها مناهضة للبشر. |
Tanrının rahmeti, dünyaya ve insanlığa olan sevgisi bizim için hazırladığı kusursuz planı. | Open Subtitles | رحمة الإله حبه للعالم و للبشر و خطته المثالية لنا |
Ama insanlarda ve birkaç başka türde plasenta, annenin dolaşım sistemine yani kan akışına direkt bağlıdır. | TED | أما بالنسبة للبشر وقلة من الكائنات الأخرى، فإن المشيمة تخترق الدورة الدموية للأم، للوصول مباشرة إلى مجرى دمها. |