Bu durumda, yaşamın en büyük ödülü: uygun bir çiftleşme partneri. | TED | في هذه الحالة ، أعظم جائزة في الحياة: شريك مناسب للتزاوج. |
Yani daha çok kanatlı karaliçe ve erkek karıncayı çiftleşme uçuşuna gönderirler. | TED | وذلك، لإرسال العديد من الملكات ذات الأجنحة مع الذكور للتزاوج في عام التزاوج. |
Yetişkinlik hayatında her yıl, çiftleşmek için aynı noktaya döndü. | Open Subtitles | كل عام من عمره بعد البلوغ يعود لنفس المكان للتزاوج |
Ama bu yılan balıkları, dolunay olduğu gecelerde çiftleşmek için çıkarlar ve dolunay ışığı suyun altına maviyi yansıtır. | TED | ولكن هذه الثعابين تخرج للتزاوج تحت ضوء القمر المكتمل، وتتحول تلك الليلة المقمرة تحت الماء الي اللون الازرق. |
Yakında bir eş bulma vakti gelecek. | Open Subtitles | فسيحين الوقت قريبا للبحث عن شريكة للتزاوج |
Gece ışıklarıyla çiftleşmeye hazır olduklarını duyuruyorlar. | Open Subtitles | أنهم يستعملون ومضات ليلهم ليعلنون بأنهم مستعدون للتزاوج |
Uzun süre önce, çiftleşme ve üreme için üç farklı beyin sistemi geliştirdiğimizi belirtmiştim: Cinsel dürtü, yoğun romantik aşk hisleri ve uzun süreli bir partnere duyulan derin, sınırsız bağlılık hissi. | TED | ولقد حافظت بعد فترة طويلة بعد أن قمنا بتطوير ثلاث أنظمة دماغ مختلفة بشكل واضح للتزاوج والتكاثر: الدافع الجنسي، مشاعر الحب الرومانسي الشديد ومشاعر التعلق لأبعد الحدود مع شريك على المدى الطويل. |
Belirli sezon ve bölgeler için geçişleri kısıtlayabilir, çiftleşme, beslenme ve göç dönemlerinde hayvanları koruyabiliriz. | TED | يمكننا تقييد الوصول خلال المواسم وإلى المناطق التي تعتبر مهمة للتزاوج أو التغذية أو الهجرة. |
Öncelikle, aşk bir güdüdür, temel çiftleşme güdüsü. | TED | قبل كل شيء ، انا فكرت ان الحب الرومانسي هو الدافع ، الدافع الأساسي للتزاوج. |
Çoktan çiftleşme renklerini giyinmiş ve dişiyi etkilemek için onları nasıl teşhir edeceğini biliyor. | Open Subtitles | وقد أظهر ألوان جسمه إستعداداً للتزاوج ويعرف كيف يتباهى بهذه الألوان لإثارة إعجابها |
Bir dişi 15 yaşlarına eriştiğinde bu toplantılar diğer gruplardan erkeklerle çiftleşmek için bir imkân sağlar. | TED | بمجرد بلوغ الأنثى سن الخامسة عشرة تقريبا، تصبح الاجتماعات فرصًا للتزاوج مع ذكور من مجموعات أخرى. |
Ayrıca zehirli bir iğneye ve güçlü kıskaçlara sahip olduklarından çiftleşmek için bir araya gelmeleri tehlike arz edebilir. | Open Subtitles | ,وهي أيضا لديها مخالب ولدغات فعالة .لذلك الأقتراب من بعضها للتزاوج ربما يكون خطرا |
Onların çiftleşmek için tek şansı, bir dişiyi sinsice pusuya düşürmek. | Open Subtitles | فرصتهم الوحيدة للتزاوج اعتراض الاناث بطرق ملتوية |
Dev Avustralya mürekkep balığı genellikle yalnız yaşar ama kısa ömürlerinde bir kez çiftleşmek için bir araya gelmek zorundadırlar. | Open Subtitles | الحبّار الأسترالي العملاق يعيش عادة بمفرده، لكن في مرّة واحدة خلال حياتهم القصيرة يجب أن يجتمعو للتزاوج. |
Bu etkileyici burun görüntüsü diğer erkekleri uyarmak ve bir eş kazanmak için kullanılır. | Open Subtitles | يستخدِم هذه العروض الأنفية المبهرة لتحذير الذكور الأخرى .والحصول على شريكة للتزاوج |
Bu sonsuz karanlıkta bir eş bulmak yiyecek bulmaktan daha zor olabilir. | Open Subtitles | ..قد يكون العثور على شريك للتزاوج في هذا الظلام اللامتناهي أمراً أصعب .من البحث عن الطعام |
Tek amaçları, karanlıkta bir eş bulmaktır. | Open Subtitles | وهدفها الوحيد هو ,الحصول .على شريكة للتزاوج في الظلام |
Bazı dişiler kalacak yer ve yemekten daha soyut şeyler için çiftleşmeye ikna olabilir. | Open Subtitles | يمكن إقناع بعض الإناث للتزاوج بجوائز جاذبة للانتباه أكثر من مجرّد الغذاء والسُكنَى. |
çiftleşmeye hazır gözükmeyen dişisine kur yapan bir erkek. | Open Subtitles | الذكر يغازل الأنثى التي هي غير مستعدة للتزاوج |
çiftleşmeye hazır olan var mı diye havayı tadıyor. | Open Subtitles | و هو يتذوق الهواء ليعرف إذا كانت إحداهم على استعداد للتزاوج |
Yeni gelen bir tanesi, kendisine üremek için bir yer arıyor. | Open Subtitles | وها هو زائر جديد يبحث لنفسه عن مكان للتزاوج |