Hiçbir kötü alışkanlığa sahip olmadım. İşbirliği yapmaya da hazırım. | Open Subtitles | و إننى على استعداد للتعاون يمكنهم سؤالى أى أسئلة يريدون |
İşbirliği yapmak için bir yol bulmalıyız dış politika... aşılması güç engellerle dolu. | Open Subtitles | يجب أن نجد طريقة للتعاون.. بينما ندرك أن السياسة الخارجية لا تدار بالوكالة |
Sanırım Donanma ve Polis arasında işbirliği yapmanın zamanı geldi. | Open Subtitles | يبدو أنه الوقت المناسب للتعاون بين البحرية والشرطة، ألا توافقون؟ |
Ne yazık ki yok. Kimse işbirliği yapmayınca ilerlememiz zorlaşıyor. | Open Subtitles | كلا لسوء الحظ، كان من الصعب إيجاد أشخاص مستعدين للتعاون |
Eğer bir TV prodüktörü olacaksan iş birliğine açık olmalısın. | Open Subtitles | حسناً , إذا كنت تريد أن تكون منتج في التلفاز يجب عليك أن تكون منفتح للتعاون |
Hakkınızda çok şey duydum. Sizinle işbirliği yapmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | سمعت الكثير عنك، أتطلع قدماً للتعاون معك في هذه القضية. |
Bu yüzden, birbirine uygun hale getirecek bir işbirliği yolu olarak rekabet fikrini ele almaya başladık. | TED | لذا كنا نبحث في فكرة المنافسة باعتبارها وسيلة للتعاون من أجل الإستعداد سوياً. |
Bu ortaklıkları sağlamış olan, işbirliği için bu yolları bulan yeni STK'lar ciddi bir fark yaratıyorlar. | TED | المنظمات الغير حكومية الجديدة التي فعلاً تحرك الإبرة هي التي اكتشفت هذه الشراكات التي اكتشفت هذه الطرق للتعاون |
Böylece topluluk; ilginç insanlarla birlikte bir dizi işbirliği yapmamızı sağladı. | TED | و قد أتاحت لي هذه المجمعة صنع روابط للتعاون مع عدد وافر من الأشخاص المثيرين للاهتمام |
Şu gibi şeyler yaratıcılık için mühimdir: Uluslararası işbirliği için bir platform; zorlayıcı olması için kesin bir tarih ve eyleme ilham veren olumlu bir vizyon. | TED | و هي الحاجة الأساسية للإبداع، مثل منصة للتعاون الدولي، مُهلة محددة، وهي آلية التزام، ورؤية إيجابية تبعث على العمل. |
Eğer insanlar en gelişmiş tür ise bunun nedeni bizin en gelişmiş işbirliği ve iletişim yollarına sahip olmamızdır. | TED | إذا كان البشر هم أكثر الأنواع تطوراً لأن لدينا الطرق الأكثر تطوراً للتعاون والتواصل. |
İletişimin gücünü ve işbirliği ihtiyacını teşvik etmek için ben kendi payıma düşeni yapıyorum. | TED | أقوم بدوري لتعزيز قوة المحادثات والحاجة للتعاون. |
... ama iyiden kastım, önemli konularda bir şeyler yapmak için işbirliği yapmak ve birlikte hareket etmek için hazır hale gelmek. | TED | ولكنني أعني ولكنني أعني جيد كمتحمس لفعل أمر مهم، ملهم للتعاون والتفاعل. |
Cezalarının affedilme olasılığı olmazsa işbirliği yapmak için bir nedenleri olmayacak. | Open Subtitles | لو لم يكن هناك إحتمال للعفو الكامل ليس لديهم شىء يتطلعون إلية أو سبب للتعاون , صحيح ؟ |
Aslında, büyük Alman ordusuyla işbirliği içinde hepimizi memnun edecek bir yol bulma... umudu içindeyim efendim. | Open Subtitles | فيالحقيقة،إننيآمل أننجد.. طريقة للتعاون مع الجيش الألماني العظيم بطريقة تكون مُرضية للجميع |
Bana, diğer araştırma merkezleriyle işbirliği yapmanın daha fazla özgürlük getireceği söylendi. | Open Subtitles | لقد قيل لي بأنه سيكون هنالك حرية أكبر للتعاون مع مراكز أبحاث أخرى |
Özür diliyorum ve sizi temin ederim ki, bu sorunu çözmek için uygun gördüğünüz her kararda sizinle işbirliği yapmak istiyorum. | Open Subtitles | أعتذر وأؤكد لك أنني مستعد للتعاون مع أي دورة تظنها مناسبة لكي نحل هذه المشكلة |
Bay Appleton buraya işbirliği yapmak amacıyla gelmişti. | Open Subtitles | جاء السيد أبلتون هنا للتعاون الكامل معكم |
İş birliğine dair verdiği sözde bence gayet samimi ve siz de onunla paylaşıma razı olursanız- | Open Subtitles | اعتقد انه صادق جدا في مساعيه للتعاون لو أنك فقط تكون مستعداً للمشاركة |
Hem umuyorum ki askeri geçmişim sayesinde başçavuşu işbirliği yapmaya ikna edebilirim. | Open Subtitles | بالأضافة , أتمنى خدمتي السابقة ستساعد بأقناع هذا الرقيب الأول للتعاون |
işbirliğini ne kadar iyi anladıklarını görmek. Şempanzeler kadar iyi anlıyorlar mı mesela? | TED | هو رؤية مدى فهمهم للتعاون. هل يفهمون ذلك بقدر فهم الشمبانزيات له، على سبيل المثال؟ |
Ama bence Eileen bundan ne kazandığımızı en iyi şekilde anlatıyor, ve bu da işbirliğinin gerçek keyfi. | TED | لكني أعتقد بأن "إيلين" عبرت بصورة أفضل عما نخرج به من هذا، وهو الفرح الحقيقي للتعاون. |