Sonra tüm bu olanlardan yorulup kazanovalıktan güya emekli oldu. | Open Subtitles | لقدسئم كل شيء و جاء إلى هنا للتقاعد حسب قوله |
Babam çatı ustasıydı,bir inşaatçı. Küçük bir işletmesi vardı. 80'inde emekli oldu ve zift kazanını bana miras bıraktı. | TED | كان أبي بنَّاء أسقف، عامل بناء، امتلك أعمالًا صغيرة، وفي الثمانينات، كان جاهزًا للتقاعد وكان ميراثي سخان قطران. |
Sürekli şunu düşün, emekli olmana 12 yıl daha var. | Open Subtitles | إستمري بالقول لنفسك يا "آورورا" بقيت إثنا عشرة سنة للتقاعد |
-Evet, teşekkür ederim. Ama erken emeklilik talebimi kabul edersiniz umarım. | Open Subtitles | شكرا جزيلا لك لكنني أتمنى منكم الموافقة على طلبي للتقاعد المبكر |
emeklilik muhasebesini neden bu şekilde yaptıklarını anlamamız gerekiyor. | TED | ينبغي أن نفهم لماذا قاموا بنظام محاسبي للتقاعد بالطريقة التي فعلوه بها |
Ve geçebilen o şanssızlardan sadece üçü emekliliğe kadar yaşayabilecek. | Open Subtitles | هؤلاء غير المحظوظين سينجحون ثلاثة منكم سيعيش حتى يصل للتقاعد |
Şimdi, önceki Carter yönetimindeki yetkililerle ve askeriyeden erken emekli edilmiş askerlerle... | Open Subtitles | الآن ، بالعمل مع الإدارة الرسمية السابقة و جنود الجيش الذين اضطروا للتقاعد المبكر لأسباب مختلفة لن أذكرها ، حسن؟ |
En azından hava kuvvetleri seni emekli etti. | Open Subtitles | أنت متقاعدة القوات الجوية أحالتك للتقاعد |
Bakımevi değil orası, daha kaç defa söyleyeceğim. emekli yurdu. | Open Subtitles | إنها ليست ممرضة بالمنزل إنه منزل للتقاعد |
Bu Cuma, şu Yüzbaşı Hanks bir tıbbi gözlemci grubunu toplantıya çağıracak ve seni emekli edecek. | Open Subtitles | يوم الجمعة سيعقد كابتن هانكس اجتماع للجنة الطبية و سيقوم بإحالتك للتقاعد |
Jack seneye emekli olmayı düşündüğünü söyledi. | Open Subtitles | جاك أخبرني أنه يخطط للتقاعد السنة القادمة. |
emekli olup yunan adasına yerleşmek için yeterince param var. | Open Subtitles | ومعى من الاموال ما يكفى للتقاعد و العيش فى اليونان مع الفتيات اليونانيات المثيرات |
Eğer insanlar zihinsel olarak emeklilik için tasarruf yapmayı kayıp olarak çerçevendirirlerse, emeklilik için tasarruf yapmayacaklardır. | TED | إذا وضع الناس ذهنيا الادخار للتقاعد في خانة الخسارة، لن يقوموا بالادخار للتقاعد. |
Bana, yaşlılık zamanlarımda yetecek kadar şeker sağlayacak garantili bir emeklilik planı istedim. | TED | أردت خطة توفير معتمدة للتقاعد والتي تضمن لي الحلوى لفترة كافية تجعل من عمري المتقدم حلوا. |
İyiye yönelik bir diğer değişimse yaşlıların bakımına yönelik özel emeklilik hizmetleri ve programlarına sahip olmamız. | TED | تغيير آخر نحو الأفضل وهو أننا نملك الآن منشآت مخصصة للتقاعد وبرامج للعناية بالكبار. |
Öyle ki doğru insan kaynaklarının kapısına dayandı, erken emeklilik için uygun olmayı umuyordu. | TED | لدرجة أنها سارت إلى أسفل قسم الموارد البشرية لمعرفة ما إذا كانت مؤهلة للتقاعد المبكر. |
ve en sonunda da 15 senelik bir emeklilik hayatı. | TED | وثم هناك في ٱخرها تسمير لحوالي 15 سنة للتقاعد. |
Yüksek ücretl, genel giderler,emeklilik planları. | Open Subtitles | لديك كثيراً من الأشياء حالياً . رواتب موظفين وخطط للتقاعد |
Doğum günü kutlaması istemedim. emekliliğe bir yıl daha yakın olmak istemedim. | Open Subtitles | لم أرغب بحفلة عيد ميلاد لا أريد سنة أخرى أقرب للتقاعد |
Evet, özellikle milyon dolarlık bir yat alıp erken emekliliğe yelken açmadıysan. | Open Subtitles | نعم , خاصةً عندما تستخدمها لشراء يخت بمليون دولار وتبحر به للتقاعد المبكر |
300 dolar emeklilikte çok işe yarar. | Open Subtitles | ثلاثمائة دولار يعتبر مبلغ جيّد للتقاعد |
Emekliliğin için para biriktirmene sevindim, anne. | Open Subtitles | أنا سعيدة لأنك تقومين بالإدخار للتقاعد يا ما |
Sadece emeklilikten vazgeçer mi diye sormak için uğramıştım. | Open Subtitles | جئت فقط على أن أطلب منه إذا عنيدا ويخرج للتقاعد. |
Doğum günümü istemedim çünkü emekliye ayrılacağım gün yakındı, | Open Subtitles | لم أرغب بحفلة عيد ميلاد لا أريد سنة أخرى أقرب للتقاعد |