Curtis, alanın kapatıldığını az önce doğruladı ve rehinelerde sadece ufak tefek yaralar olduğunu bildiriyorlar. | Open Subtitles | كيرتس أكّد للتو أنّ المنطقة تم إحتوائها و هم يبلغون عن إصابات طفيفة فقط بين الرهائن |
İlişkilerimin sahte olduğunu ve arkadaşlarımın hepsinin beni bir serseri olarak gördüğünü öğrendim. | Open Subtitles | لقد إكتشفتُ للتو أنّ علاقتي زائفة وجميع أصدقائي يعتقدون أنّي فاسق. |
Aramızdaki her şeyin bir yalan olduğunu öğrendim. | Open Subtitles | لقد إكتشفتُ للتو أنّ كلّ ما بيننا كان مُجرّد كذبة. |
Noel. Belki de katilin Aralık doğumlu biri olduğunu bulmuşumdur. | Open Subtitles | لربّما اكتشفتُ للتو أنّ عيد ميلاد القاتل في ديسمبر. |
Hanımefendi, ben de Ajan DiNozzo'ya kocanızın durumunun hala kritik olduğunu söylüyordum. | Open Subtitles | سيدتي، كنت أخبر العميل (دينوزو) للتو أنّ زوجكِ لم تستقر حالته بعد |
Birkaç işim olduğunu hatırladım. | Open Subtitles | تذكّرت للتو أنّ لديّ عمل لأنجزه |
Teğmen Marsden, bu arkadaşın Abby'nin çalışmalarını denetlemeye gönüllü olduğunu söyledi. | Open Subtitles | الملازم (مارسدن) أكّد للتو أنّ صديقنا هنا تطوع لمراقبة عمل (آبي) على الحاسوب المحمول. |
Lisbon. Johnson ve Montero cinayetlerinin birbiriyle ilişkili olduğunu bana söyleyen sendin. Şimdi elimizde bir kanıt var. | Open Subtitles | (ليزبن)، أنتِ الشخص الذي قال لي للتو أنّ جريمة قتل (جونسون) و(مونتيرو) مرتبطة. |
Antonio'nun ölü olduğunu öğrendiğimiz an Marcy ve benim bir çift olduğumuzu ilân etmenin zamanı olmadığını düşündüm. | Open Subtitles | لمْ أعتقد أنّ وقت إعلاني أنّي و(مارسي) حبيبين عندما نكون قد اكتشفنا للتو أنّ (أنطونيو) ميّت. |
Michael Smith'in ameliyattan çıktığını ve uyanık olduğunu haber aldım. | Open Subtitles | تلقيتُ خبراً للتو أنّ (مايكل سميث) قد خرج من الجراحة، وهُو مُستيقظ. |
Pekin, Akdeniz'e doğru yol alan bir taşıyıcı grubu olduğunu kabul etti. Tarihte ilk kez. | Open Subtitles | {\pos(192,220)} إعترفت (بيكين) للتو أنّ لديهم حاملة طائرات متجهة نحو البحر الأبيض المتوسط لأول مرّة في التاريخ. |
Ajan Miller yaptığı bütün varsayımların yanlış olduğunu yeni fark ediyor. | Open Subtitles | {\pos(192,220)} العميلة (ميلر) تدرك للتو أنّ كلّ إفتراض قامت به كان خاطئاً. |
Bu arada, Rafael annesi Helena'nın uluslararası bir suç şebekesinin Mutter adıyla bilinen lideri olduğunu öğrendi. | Open Subtitles | وعلى ذكر هذا، عرف (رافايل) للتو أنّ والدته (إلينا) مديرة جرائم عالمية مشهورة باسم (موتر) |
Rowe'un ihbarcı olduğunu yeni öğrendik. | Open Subtitles | وعلمنا للتو أنّ (روو) هو صاحب المعلومة. |