sınıra ulaşmak bir günümüzü alır. Ama yeterli yakıtımız yok | Open Subtitles | وصولنا للحدود سياخذ اليوم بطوله ونحن لا نملك وقود كافي |
sınıra gidebilmemiz için orada depoları dolu arabalar olmasını istiyorum. | Open Subtitles | اريد هنالك سيارات مليئة بالبنزين حتى نستطيع الوصول للحدود جميعنا |
Öyleyse kamyonları bulup sınırı geçmeden durdurmak için üç saatimiz var. | Open Subtitles | حسناً، هذا يعطينا ثلاث ساعات لإيجاد الشاحنات ونوقفهم قبل الدخول للحدود |
Korkmanıza gerek yok, sınırı geçmemde bana lazımdınız | Open Subtitles | ايها الرجال لا داعي للخوف انتم فقط معي لايصالي للحدود |
Oradan da kısa yoldan doğuya giderek, kuzey sınırına geçebilirler. | Open Subtitles | ثم يمرون شرقا للحدود الجنوبيه 260 00: 26: 49,831 |
Davayı almak için bu kadar sınır ötesi olması yeterli mi? | Open Subtitles | هل هذا يكفي لتكون جريمة عابرة للحدود ؟ لتطلب القضية ؟ |
Bir zamanlar askerlerin sınıra götürdüğü altın yüklü bir araba varmış. | Open Subtitles | كانت هناك مرة عربة مليئة بالذهب كان الجنود يأخذونها للحدود |
sınıra ulaşmak için, üç saatimiz kaldığı kanısındayım, belki daha fazla. | Open Subtitles | لنصل للحدود, علينا أن نصلها فى ثلاث ساعات. |
sınıra doğru giderken daha önce kimsenin hayatımı kurtarmadığını... düşünmeden edemedim. | Open Subtitles | عندما كنت ذاهباً للحدود لم استطع أن اتوقف عن التفكير بأن لم يسبق لاأحد أن انقذ حياتي من قبل |
-Seni sınıra yetiştireceğim, ordan San Diego'ya gidersin | Open Subtitles | سأرافقك للحدود وأحد أصدقائي سيرأخذك إلى سان دييجو ويوصلك إلى مستشفى البحرية |
Ben pasaportumu bulup, sınıra doğru gitmeliyim. | Open Subtitles | ما يجب أن أفعله أن أجد جواز سفري وأرحل للحدود |
sınıra gelmeden önce bir camiye uğradık. | Open Subtitles | وقبل أن نصل للحدود ببرهة توقفنا قاصدين مسجدا |
Muhtemelen sınırı geçip iki farklı yerde çalışıyor. | Open Subtitles | لا وجود للجثث احتمال عبوره للحدود منطقتان مختلفتان تماما |
Kızını aldı ve sınırı geçecek. | Open Subtitles | تعرف، أنه يأخذ إبنته ليحصل على عبور للحدود. |
Çocuk sınırı geçerken güneşi gördüğünü söyledi. | Open Subtitles | ذاك الفتى قال أنه يذكر رؤيته للشمس عند عبوره للحدود |
Şef, bir araba çaldılar ve Hollanda sınırına doğru gidiyorlar. | Open Subtitles | يا رئيس , لقد سرقوا سيارة وهم متجهون للحدود الألمانية الآن. |
Başkan ayrıca, Meksika sınırına bin kişilik bir askeri birliği yerleştirmeyi planlıyor. | Open Subtitles | ويخطط لإرسال آلاف الجماعات للحدود المكسيكية |
İşi batırıp beni sınır Devriyesi'ne atatmana izin verecek değilim. | Open Subtitles | لن أدعكم تفسدوا هذه العملية و تجعلوا مني حارسا للحدود. |
Onca zamandır onu aldatmanın bir sakıncası yok ama kızınla yemek yemen çizgiyi aşmak oluyor, öyle mi? | Open Subtitles | طوال الفترة السابقة التي كنت تخونها ذلك لا بأس به , لكن تناول الطعام مع إبنتك هذا تجاوز للحدود |
Bilirsiniz işte, dürüst bir çizgide, yeni sınırdan gerçek hikayeler. | Open Subtitles | كما تعلمين قصص حقيقية للحدود الجديدة مباشرة من الخطوط |
Bomba, sınırın Meksika tarafından geldi. | Open Subtitles | لقد أتت هذه القنبلة من الجانب المكسيكى للحدود |
Bu kötü çocuk, Baxterlar San Miguel sınırlarını terk edene kadar misafirimiz olacak. | Open Subtitles | سنحتفظ بهذا الولد السيئ كضيف فقط حتى يغادر الباكستر سان ميجيل و يتجه للحدود |
Bak ahbap, yaşadığını hissetmenin tek yolu arada bir - Limitleri zorlamaktır, anlıyor musun? | Open Subtitles | يا رجل، الوسيلة الوحيدة للشعور بالحياة أن تدفع للحدود |
Biz de diyoruz ki, İnternet Sınırları ihlal eden bir teknolojidir. | TED | إذن نحن نفترض أن الإنترنت هي تقنية مخترقة للحدود. |