Ama kasko firmaları arkadan çarpanı yüzde yüz hatalı bulduğu için gerçeği ortaya çıkarmak için küçük bir yalan söyledim. | Open Subtitles | حيث أن شركات التأمين دائماً تضع الخطأ كليةًس على السيارة الخلفية و كذبتى هذة كانت مجهود لأحقق واقع أقرب للحقيقة |
Yani, evrimin insanların zihinlerini, gerçeği algılayacak ya da algılayamayacak biçimde, nasıl şekillendirdiğinden bahsediyoruz. | TED | فلقد كنا نتحدث عن كيف يشكل التطور العقول البشرية وأننا ربما توصلنا للحقيقة أو لا. |
Heykelleri o kadar gerçekçiydi ki, Herkül onları gerçek insan zannediyordu. | TED | صنع منحوتات مشابهة للحقيقة كثيرًا أساء هرقل فهمها وحسبها لرجال حقيقيين. |
Bu düşünce anlayışı bizi gerçeğe ulaştırır değişime uğramamış gerçekliğe. | Open Subtitles | هذا التفكير يمكنه قيادتنا للحقيقة الحقيقة المحضة دون أن تميل |
gerçeğin duygusal bir ağırlığı olması gerek, önemli bir şey söyle. | Open Subtitles | يجب أن يكون للحقيقة ثقلًا عاطفيًّا، عليك أن تفضي بحقيقة مهمة. |
gerçekleri sınırların ötesine aşan. | Open Subtitles | وليس هناك إيقاف للحقيقة حيث الحقيقة تَسُودُ |
çünkü böylece bana gerçeği söylüyor, benim gerçeği dayatmam yerine. | TED | لانه سـ يخبرني الحقيقه لو عرفت ماهو بدلاً من فرضي للحقيقة |
Devletin verimsiz olduğu, çok çürük ve düzeltilemez olduğu gerçeği ya da düşüncesi ile kolayca teslim olabiliriz. | TED | نستطيع بسهولة الاستسلام للحقيقة او للتفكير بأن الحكومة غير فعالة أبدًا وفاسدة جدًا ولا يمكنُ إصلاحها. |
gerçeği söylemek gibi kötü bir huyum vardır. Çekici olmak çok kolay değildir. | Open Subtitles | . لديّ عادة سيئة بقوليّ للحقيقة لكن كونكِ لستِ فاتنة لهذا الحد |
Bugün, "Uygunsuz gerçek"in devamı hakkında konuşacağız. | TED | سنتحدث اليوم حول تكملة للحقيقة المزعجة. |
Burada gerçek, adalet ve ölü çocuklar söz konusuysa, ve bir anlaşma zemini aranıyorsa, karar verecek makamlar bir araya gelir ve ciddi ciddi konuşur. | Open Subtitles | و كذلك بالنسبة للحقيقة و العدل و الأطفال الموتى إذا أردت أن تتحدث عن تسوية إجمع صانعى القرار معا و تحدث بجدية |
gerçek sana çarpana kadar kanıtları gözden geçiriyorsun. | Open Subtitles | أنت تستمر في المفاضلة بين الأدلة إلى أن تصل للحقيقة |
Şimdi, normalde kanıt toplayıp analiz ederiz ve bu da bizi gerçeğe götürür. | Open Subtitles | الان , عادةا نحن نجمع الأدلة ثم نحللها وتقودنا للحقيقة لكن مالدينا هنا |
Fakat sıra bunu gerçeğe dönüştürmeye geldiğinde, birşey aniden değişiyor. | TED | ولكن فجأة عندما تأتي للحقيقة فجأة يتغير شيء ما |
Burada Thompson'ın bulduğu şey aslında gerçeğe olan bakış açımızı değiştirdi. | TED | الآن، ما اكتشفه طومسون هنا قد غيّر بالفعل رؤيتنا للحقيقة. |
Unutmayın: "gerçeğin bütüncül bir resmi buna bağlı." | TED | تذكر ، الصورة الكاملة للحقيقة ربما تعتمد عليها. |
Bilgi aldığımız platformların çoğalmasının, aynı zamanda gerçeğin, şeffaflığın, derinliğin ve doğruluğun da çoğalması anlamına gelmesini dilerdim. | TED | اتمني لو أن إنتشار المنصات التى نحصل منها على المعلومات صاحبه إنتشار للحقيقة والشفافية والعمق والدقة. |
gerçeğin inşası duyularımızın sınırlı olduğudur. | TED | إذاً كل تفسيرنا للحقيقة هو عبر تلك الحواس المحدودة. |
Kitleler, özellikle politik alanda yaşanan gerçekleri öğrenme yetisine sahip değiller. | Open Subtitles | ،إن إدراك الأغلبياتَ للحقيقة خصوصاً في الميدان السياسي ,لَيسَ ملكهم |
Hikâyene az da olsa doğruluk payı katabilirdi. - İdama devam edin. | Open Subtitles | من المؤسف، كان من الممكن أن يضيف الخاتم بريقاً للحقيقة في قصتك |
Üstüne git, üstüne git, üstüne git. doğruyu öğrenene kadar vazgeçme. | Open Subtitles | لقد تبثوا هذا فينا، إستمر بالإلحاح حتّى تصل للحقيقة |
Ve çoğu, doğrunun ruhani yoluna dönmek isteyecek. | Open Subtitles | و الكثير سيودون الذهاب إلى .. الطريق الروحي للحقيقة |
Ancak zamanla gerçekle alakasının olmadığını düşünmeye başladım. | TED | لكن مع مرور الزمن، أحسست أنه لا علاقة للحقيقة بالموضوع |
Ta ki şaşaalı sözleri bir kenara bırakıp gerçeklere kulak verene ve davayı almadığını keşfedene kadar. | Open Subtitles | ولحين عدم اقتناعكم بعباراته الفخمة وتوصلكم للحقيقة ومن ثم اكتشافكم بأن ليس لديه حُجة |
Fakat onun bu gerçeklik tutkusu tehlikeli. | Open Subtitles | ولكن هذه الحاجة للحقيقة تشكل خطراً عليها |
Çok duygulandım, çünkü sesin, içimde doğruya ve güzele tamamen kapandığını zannettiğim bir parçayı araladı. | Open Subtitles | أصبحت مشاعري مرهفة هنا لأن صوتك فتح جزء مني ظننت أنه مغلق للحقيقة والجمال للأبد |
Gerçeklerin açığa çıkmasını benden daha fazla isteyen yoktur. | Open Subtitles | ولا يوجد من يهتم بالوصول للحقيقة أكثر مني |