tatlı için de süslü porselenleri kullanmanın hoş olacağını düşündük. | Open Subtitles | كنا نظن أنه قد يكون لطيفة لاستخدام الصين الهوى للحلوى أيضا. |
tatlı olarak da sana çikolatalı kek aldım. | Open Subtitles | و للحلوى ، أحظرت لك كعك الحلوى وأيس كريم كما تحبه |
Sponsor da Amerika'nın en sevdiği patlayan şeker Pop Rocks'tı. | Open Subtitles | والراعي كان المفضل لدى أمريكا ساليفا للحلوى: مقاذف من الحلوى. |
Şimdi bu küçük kutu size şeker bilinci kazandıracak. | Open Subtitles | هذا الصندوق الصغير يجعل لديك إدراك للحلوى |
tatlıya da yer ayır. Başka şeylerin arasını ayırmamada usta olduğunu duydum. | Open Subtitles | حافظي على مكان للحلوى فقد سمعت انك ممتازة في المُحافظة على نفسك |
Jackie, istemezsen tatlıya kalmak zorunda değilsin. -Biraz terbiye. | Open Subtitles | جاكي، عسل، أنت لا يَجِبُ أَنْ يَبْقى للحلوى إذا أنت لا تُريدُ إلى. |
Peter, masa 45 tatlı istiyor mu bir bak. | Open Subtitles | منضدتك ستكون جاهزة خلال دقائق اسعدي لاعلى و تحققي من ان الطاولة رقم 45 جاهظة للحلوى |
İlki temizlik içindi, ama ikincisi sadece tatlı ovalama hissi için. | Open Subtitles | المرة الأولى كَانتْ لتنظيف، لكن الثانيةَ الوقت فقط للحلوى التي تَلتقطُ إحساساً. |
Önce "cici" olanla başlayıp "yollu"yu tatlı olarak sona saklamak her zaman daha iyidir bence. | Open Subtitles | أعتقد أنه من الأفضل البدء في الفتاة اللطيفة تأجيل الفتاة العابسة للحلوى |
Sanırım tatlı için bize katılmadın. | Open Subtitles | حسناً، لا اعتقد انك هنا لتنظم إلينا للحلوى |
Yarın öğle yemeğinden sonra karavanıma uğra. tatlı için yer ayırmayı unutma. | Open Subtitles | تعال الى مقطورتي غداً بعد الغداء، وأبقِ مكاناً في معدتك للحلوى |
Şey, sanırım tatlı için de zamanımız var. | Open Subtitles | . حسناً أظن أنة هناك متسع من الوقت للحلوى - |
Birkaç penilik şeker, iki sentlik çivi. | Open Subtitles | قيمة قرش للحلوى سنتان لطلاء الاظافر، ربما |
şeker dükkânının yetişkin adamlar için olan versiyonu. | Open Subtitles | تلك هي نسخة البالغين لرغبة الأطفال بامتلاك متجرٍ للحلوى |
Ne yani... bıraksaydım da şeker kasesini canının istediği her yere koysa mıydı? | Open Subtitles | ماذا إذن؟ تظنين أنه كان علي أن أدعه يضع وعاءً للحلوى في أي مكان؟ |
İki yıl önceki, sakalından şeker çıkan Aziz Pez şeker kutumu hatırladın mı? | Open Subtitles | هل تذكر اداة سانتا للحلوى التي حصلت عليها منذ سنتان التي تخرج الحلوى من لحيته؟ |
Anladım, tamam. Konferans hırsızlar için şeker dükkanı gibi. | Open Subtitles | وصلتنا الفكرة ، المؤتمر مكان للحلوى بالنسبة للسارقين |
Umarım tatlıya yer bırakmışsınızdır. | Open Subtitles | آمل أن تكونوا قد وفرتم جميعًا مكانًا في معدتكم للحلوى |
Sana çubuk şeker getirmişler. tatlıya düşkün olduğunu biliyorlar. | Open Subtitles | أحضرت لك حلوى أعلم أن لديك حب للحلوى |
Her zaman. tatlıya geçmeden önce sizlere birkaç hediyem var. | Open Subtitles | قبل أن ننتقل للحلوى لدي بعض الهدايا هنا |
Bir şekerci dükkanın var. Burası dükkan. | Open Subtitles | أنت تديرين متجر للحلوى هذا هو متجر الحلوى |
Biraz önce az yedin, midende bu tatlılar için bir yer olmalı. | Open Subtitles | يبدو أنك أكلت في وقت سابق، يجب أن يكون هناك بعض المجال للحلوى . |
Evet ama şimdi Harcourt'la yemeğe Jack gidiyor ve tatlıda fikrin Jack'in olduğuna bahse girebilirsin. | Open Subtitles | لكن الآن وسوف يكون جاك غداء الملاعب الصلبة وتأكد من أن للحلوى هذه الفكرة هو كل من جاك. |