Bilgisayarlar, hataya açık, tutarsız insan hesaplamasının yerini dijital mükemmeliyetin alması için programlanmıştır. | TED | كانت مُبَرمجة الكمبيوتر لتستبدل الحساب البشري المعرض للخطأ والغير متناسق بالإتقان الرقمي. |
Ekibin öncü uçuş yazılımını geliştirmesine liderlik etmişti, bu yüzden bu görevde hataya yer olmadığını biliyordu. | TED | إذ قادت الفريق لتطوير النظام البرمجي المميز الموجود في المركبة، وكانت تعلم أنّه لا مجال للخطأ في هذه المهمّة. |
Tam şakaktan. Katil hataya yer bırakmamış. | Open Subtitles | في المقتل مباشرةً , قاتل لم يترك مساحةً للخطأ |
Kendini kopyalarken, her bir milyar basamakta bir hata ortaya çıkar. | TED | فبما أنّه يستنسخ نفسه، مرّةً كلّ مليار سلسلة، فهناك ميلٌ للخطأ. |
Tombik bir çocukluk geçirdiğimden hata yapma lüksüm olmadığını öğrendim. | Open Subtitles | كبرت على أني خاسر وتعلمت أن ليس لدي هامش للخطأ |
Performanslarının, ne yaptıklarına dair her detaya odaklandıklarında yavaş ve hata eğilimli olduğunu gösterdik. | TED | وجدنا أن الأداء كان أبطأ وأكثر عرضة للخطأ عندما جذبنا انتباههم لتفاصيل ما كانوا يفعلون. |
Sabah bir bilim adamı olup gecesine hataya düşebiliyordum. Bende insanım. | Open Subtitles | بالنهار أنا عالم، باللّيل أكون عرضة للخطأ. |
hataya yer yoktur, yoksa bom. | Open Subtitles | ليس هناك مجال للخطأ لان اي خطأ سيؤدي الى انفجارها. |
Söz konusu olan şey kamu güvenliği ise benim için hataya yer yoktur. | Open Subtitles | ولامجال للخطأ معي إن كان هذا يتعلق بسلامة العامة. |
Bu kadar büyük bir planda hataya yer yoktur. | Open Subtitles | بوجود بهذا الحجم ليس لدينا اي مجال للخطأ |
Fakat böylesi bir güçlü avı almak için kesinlikle hataya yer yok. | Open Subtitles | لكن ليس هناك مجال للخطأ قبل الهجوم على فريسة قوية كهذه |
Kartal gibi alçaktan ve hızlı uçmak hataya çok az pay bırakıyor. | Open Subtitles | تحلق على ارتفاع منخفض وبسرعة مثل النسر يترك مجالا صغيرا للخطأ. |
Bu yüzden fazla hataya yer yoktu. | TED | لذلك فإنه ليس هناك فعلياً أي هامش محتمل للخطأ . |
Aklıma kazındığından emin olmam lazım ki hata ihtimali ortadan kalksın. | TED | كان عليّ أن أتأكد من أنها ترسخت في ذاكرتي بحيث لا يكون هناك احتمال للخطأ. |
Sorun, hata için çok az sınırımızın olması. | TED | المسكلة هي أننا لدينا هامش قليل جداً للخطأ |
hata eğilimli olduğumuzu sadece kabul etmek zorunda olabilir ve şeyleri bu düşünce ile tasarlayabiliriz. | TED | سيكون ربما من الأفضل لنا لو تقبلنا حقيقة أننا معرضون للخطأ ونحاول الالتفاف على هذا العيب حينما نتعامل مع الأمور. |
Yetkilerimi aştığımı itiraf ediyorum, ama amaçladığımız sonuca ulaştığımız için kabul edilebilir bir hata sınırında kaldığımı düşünüyorum. | Open Subtitles | أعترف بأنني تجاوزتُ حدود سلطتي لكني بقيت ضمن الهامش المقبول للخطأ |
Andrei Chikatilo'nun 1984'te serbest kalmasını sağlayan kan ve sperm testindeki hata hiçbir zaman tam olarak açıklanamadı. | Open Subtitles | لم يتم إيجاد تفسير مقبول للخطأ في تحليل عينات الدم والمنيّ والذي على أثره أطلق سراح لأندريه تشيكاتيلو في 1984 |
Buffy, bunları dikkatlice okudum. hata olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | بافي , لقد قرأت هذا الأشياء بحرص ولا يوجد الكثير من هامش للخطأ |
Sahada hatalara yer yok. | Open Subtitles | بالميدان، ليس هنالك مجال للخطأ |
Her insan yanılabilir, hatta İncil'deki, hayatını kendilerine bakarak düzenlediğin baş örnekler bile işi berbat edebilir | Open Subtitles | كل إنسان معرَّض للخطأ وحتى الأناس الذين هم القدوة العليا |
Seni yanlışa yönlendirecek değilim. | Open Subtitles | لن أوجهك للخطأ. |